LV. Bağımsızlık & Gergin Sohbet

7.2K 415 18
                                    

''Burada olmamalısınız, Bayan Deeper.'' Aşağıya inen merdivenlerin girişinde duran vampir tarafından kibarca uyarıldım. Onu dinlemeye niyetim yoktu. Buraya kadar gelmiştim, ve onları görecektim.

''Aleah ve Aiden'ı göreceğim. Onlar benim arkadaşlarım.'' Kimsenin duymaması için, sessizce söyledim. Burada bu konuşmayı yapıyor olmamız bile vakit kaybıydı. Bir an önce işimi halledip Adrian'ın yanına dönmeliydim.

''Ne yazık ki içeri girmeye izniniz yok, Bayan Deeper. Kral, böyle bir talebiniz olursa sizi nazikçe geri göndermemizi emretti.'' Yapacaklarımı önceden düşündüğüne inanamıyordum. Geç kalmıştım. Yine de, pes etmeyecektim.

''Benim bir elçi olduğumu biliyorsun, değil mi? Önümden çekil, yoksa işinden olmakla kalmaz, hayatından da olursun.'' Kaşlarımı çatıp, en ciddi ifadelerimden biri takındım. Buradan, Aleah ve Aiden'ı görmeden gitmeye niyetim yoktu.

''Ne olursa olsun, buna izin veremem.'' Sabırla aynısını söylemeye devam ettiğinde, sinirlenmeye başlıyordum. Derince nefes alıp, beni daha iyi duyabilmesi için ona yaklaştım.

''Vücudumda onun kanının dolaştığından haberin vardır umarım. Eğer beni birkaç saniye daha bekletirsen, ona fısıldamam yetecektir. Beni taciz etmene karşı alacağın cezayı düşün.'' Söylediklerimle birlikte, gözlerinde korku dolu bir parıldama ortaya çıktı. Evet, vampirler de korkabiliyordu. Özellikle de söz konusu Kral'ları ise.

Aceleyle anahtarları çıkarıp, bana verdi. Bakışları yalvarır gibiydi. ''Lütfen hızlı olun, Bayan Deeper.''

Anahtarları almamla, merdivenleri üçer beşer indim. Kapıya ulaştığımda, kapı kolunun metalik soğuğu tenime işliyordu. Doğru anahtarı kilide sokup, üç kez ard arda çevirdim. İri ve ağır kapı, derin bir sesle açıldı.

Kapının arasından sıvışarak içeri girdim. Depoya benzeyen bu yer, karşılıklı iki odadan oluşuyordu. İkisi de, aynı giriştekine benzeyen kaba kapılarla örtülmüş, küçük bir koridorla birbirlerinden ayrılmışlardı. Biraz ilerleyip, elimdeki anahtarlardan birini sağdaki kapıyı açmak için denedim.

Anahtar kilide rahatça oturdu, ve kapı umduğumdan basit şekilde açıldı.

Aleah, duvar dibine oturmuş içlice ağlıyordu. Kapıdan yansıyan ışığa karşı gözlerini elleriyle örterek burnunu çekti. ''Yemek istemiyorum!''

Bağırmasını hoş gördüm. Benim geldiğimi fark etmemişti. Kapıyı hafifçe kapayıp, içeri adımladım. Ellerini yüzünden çeker çekmez, göz göze geldik.

''Seni ağlarken bulmayı beklemiyordum.'' diye açıkça söyledim, onu güldürebilmek için. Ne zaman ayağa fırladığından ya da bana sarıldığından habersizdim. Şimdi için yapabileceğim en iyi şey, sarılışına karşılık vermekti.

''Bizi terk ettin sandım. Odadan yaka paça götürülüşümüzü görüp hiçbir şey demediğinde, ödüm koptu.'' Hıçkırıklarından dolayı zar zor tamamladığı cümlesiyle, onu biraz daha sıktım. Sürüme her zaman bağlı olmuştum. Kendimden kimseyi terk etmezdim.

''Düşünmedim değil,'' diye dalga geçtim. ''Geveze bir kız ve sapık bir adamdan kurtulmuş olacaktım. Tek taşla iki kuş.'' Göz kırpmama karşı, tekrar hıçkırdı ve işte yine onun kolları arasındaydım. Bunu yapmaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Neden sürekli sarıldığımızı anlayamıyordum.

''Lütfen bizi buradan çıkaracağını söyle, Daisy.'' Ellerimi sıkı sıkıya tutarken, bakışlarımı onunkilere sabitledim.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin