XXXVI. Sarhoş gece & Önemli şeyler

13.3K 572 33
                                    

Sanırım cennetteyim, diye düşündüm. En sonunda ait olduğum yerdeyim. İstediğim şekilde eğleniyorum. İçiyorum ve dans ediyorum. Kimse, hiç kimse umrumda değil.

''Çocuklar, hey! Beni dinleyin!'' Birkaç saat kadar önce tanıştığım, uzun boylu, kızıl saçlı çocuk, şimdi masanın üzerine çıkmış onu dinlememizi sağlamaya çalışıyordu. Dengesini sağlamaya çabalarken, kıkırtılarımı bastıramadım.

Sarhoşluğun etkisiyle, başım Beth'in omzuna düştü. Görüşüm bulanıklaşıyordu ama yine de bu hissi özlemiştim. Buralarda olmayı özlemiştim.

Beth. Onunla da tanışalı henüz çok olmamıştı. Aslında, şuan oturduğum masadaki herkesi en fazla üç saattir tanıyordum. Yine de, Beth bana çok yakın özellikleri olan biriydi. Bu, onunla arkadaş olmamı hızlandırmıştı. Zaten, kömür siyahı saçları ve asi görünümüyle oldukça dikkat çekiyordu. En başta, onunla anlaşabileceğimi fark etmiştim.

Masanın üzerinde duran ve yalpalayan çocuğun adını hatırlamaya çalıştım. Chris? Christian? Belki de Carlos. Hiçbir fikrim yoktu. Kafam dumanlıydı ve gerçekten ama gerçekten, önemsemiyordum.

''Pekala, şimdi, kadehlerinizi şuradaki seksi sarışın için kaldırmanızı istiyorum. Evet, haydi durmayın! Yapın. Kadehler havaya, millet!'' Parmağıyla beni işaret ederken söyledi. Herkes gülüşüyor ve fısıldaşıyordu. Masadakilerin tümü, ona itaat ederek bardağını havaya kaldırdığında, çocuk, ''Şerefe, sarışın!'' diye bağırdı.

Alkışlar koparken, ona uzanıp koluna vurdum. ''Siktir oradan!'' Ufak bir kahkaha atıp, ben geri çekilmeden önce alnımdan öptü.

Masadaki herkes anlamsızca gülerken, gözüm barın balkonunda –büyük ihtimalle oraya loca demeliyim, ya da vip, her neyse- oturan Lider'e kaydı. Bakışlarımız buluştuğunda, elindeki kadehi hafifçe bana doğru kaldırdı. Yüzündeki imalı sırıtış, ona orta parmak göstermeme neden oldu.

Adrian, halkın arasına karışamayacak kadar itibar sahibi biriydi. Eğer onun burada olduğu fark edilirse, müzik kesilir, insanlar gülüşmeyi durdurur ve hayat birkaç dakikalığına duraklardı. Herkes onu selamlar, ve korkudan titreyen bacaklarına sahip çıkmaya çalışırdı. İşte bu yüzden, Lider aramıza katılmıyordu. Zaten buradaki herkes o kadar sarhoştu ki, kimse onun locada olduğunu bile fark etmiyordu.

Burada olduğumuz tüm bu zaman içerisinde onun keskin bakışlarını üzerimde hissetmek oldukça sinir bozucuydu, bu yüzden orta parmağı çoktan hak etmişti.

Oturduğum koltuğun sağ tarafı çöktüğünde, elimdeki viski bardağını masaya bıraktım.

''Söyle bakalım,'' dedi az önce etrafa maymunluk yapan kızıl. ''Yarın sabah uyandığımda seni yatağımda görebilmek için ne yapmalıyım?''

Omzuma attığı kolunu, ona geri iade ettim. Oturuşunu düzeltti ama hala beklentili bir hali vardı. Yarım ağız gülümsedim. ''Sen, kızıl, bırak beni yatağında görmeyi, rüyanda bile göremezsin. Git ve kendini becer.''

''Zor kızlardan hoşlanırım.'' dedi pes etmeyerek. Gözlerimi devirip kafamı çevirdim. Beth halimize kahkaha attığında, bunu yapış şekli nedense komik gelmişti.

''Christoper, kızı rahat bırak. Ciddiyim.'' Kızıl, ellerini omzu hizasında kaldırarak, arkasına yaslandı. Biz Beth ile gülüşmeye devam ederken, birinin kulağıma fısıldadığını hissettim.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin