XXXI. Kolye & Striptiz kulübü

12.9K 625 41
                                    

İçimde dalga dalga yayılmaya başlayan öfkenin sarsıntısını hissettim. Adrian'ın kolunu sıkıca kavrayıp ondan destek alırken, bir şeylerin ters gittiğinin farkına varmıştı. Endişeli ve sorgulayan bakışları benimkilerle buluştu. Soluk almakta zorlanıyordum. O kadının hayatımda yeri yoktu.

Boşta duran eli yanağıma yerleşti. Bir anlık zayıflıkla, ona doğru sokuldum. ''Gitmek istiyorum, Adrian.'' diye mırıldandım usulca. ''Bana bunu yapma.''

Erkeksi parfümünün kokusu burnuma ulaştı. Sert, fakat oldukça hoş bir kokuydu. Yüzümü görebilmek için geri çekildi.

''Neler oluyor?'' Kafası karışmış bir hali vardı. O kadının annem olduğunu bilip bilmediğini düşünüyordum içimden. Gerçekten bunu yapar mıydı? Eğer bilseydi, onu buraya getirtir miydi?

Daha fazla sorgulamama zaman kalmadan, kadın yüksek topuklu ayakkabılarının üzerinde, oldukça rahat bir tavırla içeri girdi. Yanılmış olabileceğimi düşündüm. Annemi uzun süredir görmüyordum. Bundan nasıl emin olabilirdim?

Hayır, o annemdi. Babamı leopar-adamlardan biriyle aldatması, bizi terk, türümüze ihanet etmesinin ardından uzun süre geçmiş olsa da, onu tanımıştım. Doğa üstü türlerin en alt basamaklarında yer almamızın en büyük suçlusuydu. Kendi türüne, kendi olduğu şeye karşı çıkmış, hepimizi kandırmış ve tüm anlaşmaların leopar türü lehine imzalanmasını sağlamıştı. Bizi terk ettiğinde, henüz altı yaşındaydım.

Karşımızda durup hafifçe reverans yaptığında, yüzünde gerçekçi bir gülümseme vardı. İçim merakla doldu. Beni tanımış mıydı? Anlayamıyordum. İstediğim şey, buradan gitmesiydi. Onu hayatımda yeri yoktu.

''Uzun süre sonra karşınızda olmaktan onur duydum, efendim.'' dedi bakışlarını Adrian'a dikip. Ben ise gözlerimi ondan alamıyordum. İçimde o kadar çok duygu vardı ki, hangisini dışa vurmam gerektiğini kavrayamıyordum. Öfke, kızgınlık, hiddet ve özlem, bunlardan sadece birkaçıydı.

Hayır, dedim kendi kendime. Onu özlememiştim. Sadece, çocukluğumda anne sevgisi, anne şefkatiyle karşılaşamadığım için üzülüyordum. O zamanlara özlem duyuyordum. Şimdi için ise, ona karşı hissettiğim tüm şeyler kötü yöndeydi.

Bunu söylemekten nefret ediyordum ama söylenmek zorundaydı. O, bir sürtüktü. Evet, olduğu şey tam olarak buydu.

Göz göze geldiğimiz o kısa anda, yüz ifadesinde herhangi bir değişiklik olmadı. Beni tanımamış gibi davranıyordu. Kızı olduğumu bilmiyormuş gibi.

''Lütfen oturun, Bayan Darker.'' Lider eliyle ufak bir jest yaparak, ona oturacağı yeri gösterdi. Birkaç dakika önce terden ıslanmış olan vücudum, şimdi buz kesmişti. Adrian'dan ayrılmıştım, fakat iki elim de koluna sıkıca tutunmuştu.

Şimdiki soyadı bu olmalıydı. Darker. Bunu düşünmek bile, ona karşı biraz daha nefretle dolmama neden oldu. Onu karşımda istemiyordum.

Nazik hareketlerle, biraz önce Kai'nin bulunduğu yere oturdu. Liderle olan göz temasını olabildiğince uzun tutmaya çalışıyor, bunu koparmak istemiyordu. Bunca duygunun karmaşasıyla hafiften başım dönerken, taktığı pırlantalar dikkatimi çekti.

Bizi bunlara mı değiştin, demek istedim. Aileni birkaç değersiz pırlantaya mı değiştin?

Gözlerim yanarken, kötü huylu duygular yeniden başıma üşüştü. Kendimi toparlamaya ihtiyacım vardı. Tam da bu anda, Adrian ihtiyacım olan son şeyi yaptı.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin