XXIII. İrade & Öfkeli kahkaha

13.7K 645 12
                                    

Vampirler. Lanet vampirlerden nefret ediyordum. Dünyada istediğim tek şey, her birinin kafasını o çirkin gövdelerinden ayırmaktı.

''Bir şeyler söylemeyecek misin, kedi kız?'' Yumuşak bir sesle, dudaklarındaki sırıtışı bozmadan sordu.

Kendimi, irademi güçsüz hissediyordum. Fakat buna karşı, fiziksel kuvvetim yerindeydi. Hafifçe bocaladım. Bedenin sarsıldı. Beynimde çeşitli görüntüler ve boğuk sesler dolanmaya başladı.

Sesler arttı, görüntüler hızlandı. Dengede kalmakta zorluk çekiyordum. Kör kütük sarhoş gibiydim. Tutunacak bir yer aradım. Görüşüm gitgide bulanıklaşıyordu.

Beynimde güçlü, tiz bir sesin yankılanmasının ardından ellerim istemsizce kulaklarıma gitti. Sesi engelleyebilmek için kulaklarımı kapatmaya çalıştım fakat bu çılgıncaydı. Delirmek üzereydim ki, biri kolumdan tuttu ve her şey eski haline döndü.

Dengede durabildiğimden emin olduğumda, olanları anlamak için etrafıma bakındım.

''Eminim bunu yapabildiğimizi bilmiyorsundur.'' dedi otoriter ses. Kolumu hızla ondan çektim ve öldürücü bakışlarımı ona çevirdim.

''Az öncekini sen mi yaptın? Neden bana bunu yapıyorsun?'' Nefretle söyledim. Nefes nefese kalmıştım çünkü buna hazırlıklı değildim.

''Hakkımda bilmediğim çok şey var, kedi kız. Yapabildiklerim bununla sınırlı değil. İraden güçsüz olduğu sürece, istediğim her an beynine sızabilir, görüntüler görmeni ve sesler duymanı sağlayabilirim.''

Yaşadığımız dünya normal değildi, ama bu kulağa imkansız geliyordu.

''Bu olanaksız.'' Ondan uzaklaştım. Gülümsedi ve aramızdaki mesafeyi yeniden kapattı.

''Elbette değil. Ben basit bir vampir değilim. Diğerleri gibi değilim. Az önce yaptığıma biraz daha devam etseydim, seni delirtebilirdim. Gerçek anlamda delirmenden bahsediyorum.''

Düşüncelerimde boğulmuşken, ona cevap veremedim. Fazla beklemeden devam etti. ''Vücudunda kanım dolandığı sürece üzerinde çokça etkim olur. Az önce sana en kötüyü gösterdiğim gibi, en iyisini de gösterebilirim.'' İtiraz etmeme zaman bırakmadan, aramızdaki mesafeyi tamamen yok etti.

Elleri yanaklarıma yerleşip, dudakları dudaklarımı kapattığında yeni bir rüyaya dalmış gibiydim. Görüntüler beynimde yeniden hareketlendi. Bu sefer daha yavaş ve daha durgundular. Huzur veriyorlardı. Mükemmeldiler.

Sesler sakinleşti ve kulağıma ritmik bir melodiyle fısıldandı. O, bana cenneti ve cehennemi göstermiş gibiydi.

Görüntüler buğulandı ve sesler kaybolmaya başladı. Gerçek dünyaya dönmek iyi bir seçenek gibi görünmemişti. Lider benden uzaklaşacakken, buna izin vermedim. Temasımız ne kadar artar ve güçlenirse, hisler de bir o kadar yoğunlaşıyordu. Bunu kaybetmek istemiyordum.

Tüm çabalarıma rağmen, hepsi bir anda kesildi. Gözlerimi açtığımda tam karşımda, yüzümün birkaç santim ötesinde bana bakan bir çift kan kırmızısı göz ile karşılaştım. Masada oturuyordum ve bedeni bacaklarımın arasındaydı. Ne zamandır öpüşüyorduk ve ne zamandan beri kendimde değildim?

''Bunu yarıda kesmeye hakkın yok.'' dedim fısıldayarak. ''Başladığın zaman, sonunu getirmelisin.''

Oysa ki dediğim şey yanlıştı. O korkunç görüntüler hakkında bunu söyleyemezdim. Bencildim, ama beynime oynadığı oyun karşı konulamazdı.

Ellerim siyah gömleğinin bel kısmına sıkıca tutunmaya devam ediyordu. Bana gösterdiklerine ihtiyacım vardı. İyi bir hayata ihtiyacım vardı.

''Sonu, ölümün olur.'' dedi sessizce. Gözleri gittikçe koyulaştı, ve kırmızı renginden bal rengine geri döndü.

''Nasıl yapıyorsun?'' Sormadan önce sertçe yutkundum. Hala irademe sahip değildim, ve bu sadakatimi gölgede bırakıyordu. Kendimi sorgulamıyordum. Kendimden başka kimseyi önemsemiyordum.

Baş parmağı hafifçe alt dudağıma dokundu. ''Bu bir sır.''

Beni aklımda onlarca soruyla bırakıp gitmeden önce, söylediği son şey buydu.

***   ***   ***

Odadaki dolaba hızlı bir tekme savurduğumda, dolabın kapaklarından teki menteşelerinden sökülerek gürültüyle yere düştü.

Sinirle küfür savurarak yerdeki kapağa bir tekme daha attım. Aklım ve düşüncelerim teker teker yerlerine oturduklarında, yaptığım şeyden dolayı kendimi suçlamadan duramıyordum. Nasıl bu kadar zayıf davranabilirdim? Düşmanımın her hamlesini önceden bilmem gerekirdi.

Kapı sertçe açıldığında, gelen kişi için yüzümü çoktan sinirli bir hale sokmuştum. Çatık kaşlarımla Desiree denilen o kıza bakarken, bakışlarıma aynı şekilde karşılık verdi.

''Kimse sana, Lider'in evde gürültü yapılmasını sevmediğini söylemedi mi?''

Ciddi olup olmadığından emin olmak için onu dikkatlice süzdüm. Onunla sözlü kavga edeceğimi düşünüyorsa yanılıyordu. Asla o tip kızlardan olmamıştım. Girdiğim kavgalarda, fiziksel hasar bırakmayı tercih ederdim.

''Kimse sana başkalarının odasına girerken kapıyı çalman gerektiğini söylemedi mi?''

İfadesi sertleşti. ''Burası senin odan değil.''

Sinir ve öfke, dönüşümü tetikleyen şeylerdi. Odada dönüşmemi engellemek için sakinleşmeye çalıştım. Ben her daim, her yerde dönüşebilirdim fakat o yapamazdı. O suya aitti.

''Bu ev de senin değil, aptal.''

Kapıyı kapattı ve onu duyabilmem için yaklaştı. ''Adrian'dan uzak dur.''

Ne? Cidden ama, o gerçekten bunu mu söylemişti? Kendimi tutamayarak kahkahayı patlattım. Onunla klişeler klişesi bir erkek kavgasına gireceğimi düşünmüş olamazdı. Hiçbir erkek için kendimi bu aciz duruma sokmazdım. Hiçbir erkek için seviyemi düşürmez, kendimden ödün vermezdim.

''Bu aptallığını neye borçlu olduğunu bilmiyorum ama, hayalet gibi peşimde dolanmayı bırak. Her an seni ve senin gibileri karşımda görmekten bıktım. Siz platonik gerizekalılar her yerdesiniz. Hepiniz bir avuç bağımlı, tedaviye ihtiyacı olan akıl hastalarısınız. Erkeklere neredeyse tapacaksınız. Aşk adını verdiğiniz iğrenç ötesi kelime, hepinizin gözünü karartmış.'' İçimdekileri kustuğumda, tüm günün acısını çıkartmıştım. Aniden gelen rahatlamayla derin bir nefes aldım ve yatağa oturdum. Tüm bunlar gerçekti. İnsanların bunu görmeye ihtiyaçları vardı.

''Sen-'' Titrek sesiyle başlamıştı ki, gerisini getirmesine izin vermedim.

 

''Git başımdan. Ciddiyim, kaybol.'' Kendimi yeniden yatağa bıraktım. Odanın orta yerinde durmuş bana bakıyordu. Hayır, bileklerimdeki işaretlerime bakıyordu. Gözüm o tarafa doğru kaydığında, işaret çizgilerimin öncekine göre kalınlaştığını fark ettim. Bileklerimi aceleyle ondan sakladım, fakat geç kaldığımı biliyordum.



PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin