LXXIX. Bomba & Fabrika

5.9K 362 27
                                    

Bembeyaz çarşafların içinde gözlerimi açtığımda, yatakta yalnız olduğum hemen fark ediliyordu. Beni saran kollar yoktu ya da yatağın diğer tarafı ağırlıktan çökmemişti. Uykulu gözlerim yavaşça odanın içini taradı ve bakışlarım dolabın önündeki yarı çıplak bedende takılı kaldı. Gözlerimi ovuşturup, uykunun getirdiği sersemlikten kurtulmaya çalıştım.

''Genelde yatağı ilk terk eden ben olurdum.'' Espirili şekilde söylediğimde, Kral yüzünü bana dönerek gülümsedi. Fazla oyalanmadan dolaptan çektiği askılardan birini yatağa atıp, dolabı kapattı.

''Bu sefer değişiklik yapmak istedim. Bu duyguyu ben de tatmalıyım diye düşündüm.'' Siyah kot pantolonunu bacaklarından geçirirken, onu izledim. Sabahları bile atışmayı başarıyorduk, ki bu gerçekten büyük bir yetenekti.

Elimle yatağı yoklayıp ona atabileceğim bir şeyler aradım ama o çoktan kapıya yönelmişti bile. ''Bir sorun mu var?'' Endişeli şekilde sordum, çünkü hiçbir zaman beni öylece bırakıp gitmezdi. Nereye gittiğini ya da neden bu kadar acele ettiğini bile bilmiyordum.

Soruma karşı yavaşlayarak, arkasını dönüp yatağa kadar yürüdü. Üzerime doğru eğildiğinde, dudaklarımız çoktan hoş bir öpücük için birleşmişti. Ayrılıp, gözlerini oldukça ciddi şekilde benimkilere sabitledi. ''Zarish ile ilgili bir problem var gibi gözüküyor, kontrol etsem iyi olacak.''

Ona onunla gitmeyi önerecektim, ama burada yapmam gereken şeyler vardı. Her olayda şehirden uzak kalamazdım ve Adrian da en az benim kadar bunun bilincindeydi. ''Beni haberdar etmeyi unutma.'' dedim hafifçe başımı sallayarak.

Onayladığına dair işaret olarak alnımdan öptü ve yeniden kapıya yöneldi. ''Dikkatli ol.'' Cevap vermeme fırsat bırakmadan ortadan kaybolduğunda, ufak bir kahkaha atmaktan kendimi alamadım. Acelesinden üstünü giyinmeyi unutmuştu ve muhtemelen bunu fark ettiğinde geri dönecekti.

Yattığım yerde doğrulup, bacaklarımı tembelce yataktan aşağıya sarkıttım. Adrian'ın biraz önce terk ettiği dolaba doğru yürüyüp, ne giyebileceğime karar vermeye çalıştım. Odanın kapısının açıldığını işittiğimde, yüzüme alaycı bir gülümseme yerleşmişti.

''Bu kadar çabuk geri döneceğini tahmin etmemiştim,'' Ona bakmadan, dolabı karıştırmaya devam ederek söyledim. İlk önce alt, daha sonra üst rafları kurcalarken can çekiştiğim söylenebilirdi. ''Söylesene, biri üstünü giymeyi nasıl unutabilir ki?'' Tekrar kahkaha attım ve seçtiğim kıyafetle birlikte dolabı kapatıp onu görebilmek için arkamı döndüm.

Gördüğüm kişi Adrian değil, Claude idi. İkimiz de şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk ama az sonra şaşkınlığım, kızgınlığa dönüşmüştü. Üstümde yalnızca iç çamaşırlarım varken beni sessizce izlemesi hoşuma gitmemişti.

''Giyineceğim, Claude.'' dedim çatık kaşlarımla ve buz gibi bir sesle. Dudakları konuşmak için açıldı ama hemen sonra vazgeçti. Sertçe yutkundu ve kafasını iki yana sallayarak hızlı adımlarla odadan çıktı.

Bunca senedir onu tanımama rağmen, bazen davranışlarına anlam veremediğim oluyordu. Derince nefes verip giyinmeye başlayacaktım ki, Adrian arkasına bakarak odaya girdi. ''Az önce bu odadan çıkan kişi Claude muydu yoksa bana mı öyle geldi?''

Gözlerini yeniden bana çevirdiğinde, bakışları ciddiydi ve açıklama bekler gibi bir hali vardı. ''Evet, sanırım söylemesi gereken şeyler vardı.'' Sakince söylediğimde, üstüne giymesi için uzattığım tişörtü kafasından geçirdi.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin