XXXVII. Aykırılık & Kaplan şehri

11.8K 561 19
                                    

''Bunu bana daha önceden söylememiş olmana inanamıyorum.'' dedi pantolonunu bacaklarından geçirirken. ''Bu önemli bir ayrıntı, Daisy. Bilmem gerekirdi.''

Seslice iç çektim ve onu izlerken omuz silktim. ''Artık biliyorsun işte.''

Dolabından siyah gömleğini alıp hızlı hareketlerle üstüne geçirdi. Düğmelerini iliklerken ikimiz de sessizdik. Giyinmeyi bitirdiğinde, ayağa kalkmam için uzattığı elini tuttum ve beni çekmesine izin verdim.

''Ölmesi senin için sorun olur mu?'' diye sordu üzerime eğilerek. Bu konudaki fikrimi gerçekten merak ediyordu ve ben vereceğim cevap hakkında oldukça emindim.

''Elbette olmaz. Umrumda değil. Canı cehenneme.'' Nefretle söyledim. Onu sırf canım istediği için bile öldürebilirdim. En azından ölüyken bana daha az zararı olurdu.

Belki fikrimi değiştirmemi beklediği, belki de emin olmak istediği için birkaç saniye konuşmadan gözlerime baktı. En sonunda, ''Pekala,'' dedi. ''Bu güzel. Şimdi dışarıda işlerim var. Ben gelene kadar evde kalmayı başarabilir misin?'' Sesinin gereksiz esprili tonu yüzünden gözlerimi devirdim.

''Beni bu eve hapsedemezsin.'' Kollarımı göğsümün altında buluşturduğumda, tek elinin baş parmağı yanağımı okşadı.

''Seni eve hapsetmiyorum. Daisy, neden sürekli itiraz ediyorsun?'' Tüm bu konuşmalardan sıkılmış görünüyordu. Aynı durumda olduğumuzu varsaydım. Yine de, o gelene kadar bu evde yapacak hiçbir şeyim yoktu. Buradaki herkesten tiksiniyordum.

''Claude'u istiyorum.'' diye söylendim ve yüz ifadesinin değişmesini izledim. Artık, daha ciddiydi.

''Onu her istediğinde buraya çağıramazsın. Senin yerine Jackson'a göz kulak oluyor. Birilerinin bu işlerle ilgilenmesi gerek.'' İtiraz etmesinin tek nedeninin bu olduğundan emin değildim ama yine de haklıydı. O, sürekli burada olamazdı.

''Neyse ne.'' diyerek savuşturdum. Gülümsedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İlk önce oldukça basit görünen bu öpücük, gittikçe derinleşti. En sonunda, daha fazlasına izin vermeyecek şekilde onu kendimden uzaklaştırdım. ''Git artık.''

Onu azarlayış şeklime kıkırdadı. ''Söylediklerim bir kulağından girip diğerinden çıkmazsa sevinirim. Dediklerimi unutma. Lütfen aykırı bir şey yapma, Daisy.''

Beni son kez uyarmasından hemen sonra ortadan kayboldu. Kendimi büyük yatağa attığımda, bugün yapacağım şeyi çoktan bulmuştum. Ve elbette, Adrian'ın söyledikleri gram umrumda değildi.

***   ***   ***

İkili koltuğa yayılmış belgesel seyrederken, buraya yaklaşan adım seslerini duymazdan geldim. Kumandaya uzandım, ve televizyonun sesini açtım.

''Öldürülmen için gece gündüz plan yapan kişiler var ve senin şu haline bak.'' Gergin ses tonu kulağımı tırmaladı.

Sıkıntıyla yüzümü buruşturdum. ''Tanrı aşkına, kes sesini. Beni rahat bırak.''

Birkaç adım daha atarak pencerenin önüne geçti. ''Her şeyi fazla hafife alıyorsun. Eğer bizim korumamız altında olmasaydın, şimdi nefes alıyor olman imkansızdı.''

Vampirlerin kendilerini büyük görme zırvalıklarından nefret ediyordum. Dünya onların etrafında dönüyormuş gibi davranıyorlardı. Bu seferlik umursamayacak ve kendi kendime sinir olmayacaktım. Saatime baktım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin