LXXIV. Ceset & Geçmiş

5.5K 360 41
                                    

Gözlerim Eva'ya kilitlenmişken, Kai onu içeri itti. Geçmeleri için önlerinden çekilip, Claude'un kapıyı kapatmasına izin verdim. Devriye gezen o sekiz kişi bile, şaşkınlıktan dillerini yutacak gibiydiler.

''İşine yarayacağını düşündüm.'' diye açıkladı Kai, benim sormama fırsat bırakmadan. Yüz hatları gergindi ve buna karşılık yalnızca başımı sallamakla yetindim.

Eva sık sık Kai'den kurtulmaya çalışıyor, ağzına yapıştırılmış bant yüzünden konuşamadığından etrafa öfkeli bakışlar atmakla yetiniyordu. Claude ile birbirimize baktık. İkimiz de ona ne yapacağımız konusunda arada kalmış gibiydik. Onu hemen şimdi öldürebilir, ya da yem olarak kullanabilirdim.

O an mutfaktan çıkan Aleah, Kai'yi görmesiyle birlikte olduğu yerde donup kaldı. Bakışları yavaşça Eva'ya, daha sonra yeniden Kai'ye döndü. Böylesine gergin bir ortamda gidip üstüne atlamadığı için sevinmiştim.

Yavaş adımlarla Eva'ya yaklaşıp, arka cebine sıkıştırdığı bıçağı aldım. Parlıyordu ve fazlasıyla keskindi. Yavaş hareketlerim Aleah'ı heyecanlandırmış olacak ki, derince nefes verdi. Herkes beni izliyor, ne yapacağımı kestirmeye çalışıyordu.

Açıkçası, son dakikaya kadar bunu ben de bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Eva'yı ne kadar tehdit edersem edeyim, bana köstebeklik yapması için onu serbest bıraktığım an kaçacağıydı. O olmadan halledebilirdim. Ona ihtiyacım yoktu, bu yüzden ölmesi gerekiyordu.

Fazlasıyla gururlu biri olduğundan, kendi bıçağıyla öldürülmek onun için en berbatı olacaktı. ''Aleah, bana bir bardak getirir misin?'' diye sordum, sakin bir ses tonuyla. Aleah anında ortadan kaybolmuş, birkaç saniye sonra koşarak elinde bardakla yanımda bitmişti.

Bardağı Kai'ye uzattım. ''Kanına ihtiyacım var.'' Söylediğimde, yapacağım şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi gözüküyordu. Beni reddedeceğini düşündüysem de, yapmadı. Gömleğinin kolunu sıyırıp kendi bileğinde bir delik açtığında, kanının bardağa akmasına izin verdi.

Bardak yeterince dolduğunda, Kai'ye teşekkür manasında kafamı salladım. Vampir kanı dolu bardağı masaya koyup, kimsenin beklemediği bir anda bıçağı Eva'nın karnına sapladım. Ağzı bantlı olduğundan, çığlık yerine inlemeyle karışık bir ses çıkardı. Gözleri yukarı doğru kayarken, bıçağı çekip onu izledim.

Bedeni iki büklüm olmuştu ve hayatta kalmak için mücadele veriyordu. Acınası durumu midemi bulandırdı ve attığım yumrukla yere düşmesini sağladım. Kai onu tutmayı çoktan bırakmış, yaptıklarımı izliyordu.

Kan dolaşımının yavaşladığını, ve neredeyse ölmek üzere olduğunu hissettim. Masanın üzerindeki bardağa uzanıp, ağzındaki bandı sertçe çektim. Birkaç yudum içmesini sağladığımda, artık acı çekmiyordu.

''Sana bu acıyı defalarca tattıracağım,'' dedim saçlarını okşarken. ''Seni defalarca ölümle burun buruna getirip, her seferinde yeniden hayata döndüreceğim. Ta ki bu bardak bitene kadar.'' Bardağı görmesi için havaya kaldırdığımda, gözleri genişlemişti. Terden ıslanmış saçlarını, yüzünden çektim. ''Bu bardak bittiğinde, hayata dönmeni sağlayacak hiçbir şey olmayacak.''

Aynı anda kafasını yerin sert zeminine çarparken, tam anlamıyla hiçbir şey hissetmiyordum.

***   ***   ***

Banyoda kandan batmış olan ellerimi yıkarken, Claude'un kapının pervazına yaslandığını gördüm. Kollarını göğsünde çaprazlamış şekilde, ellerimden çıkmak bilmeyen kandan kurtulmaya çalışmamı izliyordu. Birkaç saniye için dönüp ona baktım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin