XLI. Kaygılar & Başkan

11.9K 547 23
                                    

Daisy'nin bakış açısından,

Elimle kahvenin üstündeki dumanı savuştururken, iç çektim. ''Demek biliyordun.'' Cümlem, kulağa daha çok soru gibi geliyordu. Gözlerim etraftaki insanları taradı. Hepsi önlerindeki dergi ya da gazeteleri karıştırıyor, arada bir pastalarını çatallıyorlardı.

Beth gözlerini devirdi. ''En başından beri. Pahalı şeyler giyiyordun ve etrafta seni gözetleyen insanlar vardı. Hormonlarına hakim olamayan adamlardan bahsetmiyorum, ciddi anlamda sana göz kulak olanlar.'' Ojeli tırnaklarını kontrol etti ve yüzüme baktı.

Kahvemi yavaş bir şekilde dudaklarıma götürürken, sessiz kaldı. Dün, kulüpte bana verdiği numarayı aramış ve numaranın gerçekten Beth'e ait olduğundan emin olmuştum. Beni şaşırtacak şekilde aramama sevinmiş ve adresi atacağı bir pastanede buluşabileceğimizi söylemişti. Yapacak daha iyi bir şeyim olmadığından, kabul etmek için düşündüğüm söylenemezdi. Yine de, barda tanışmamıza rağmen pastanede buluşuyor olmamız ironikti.

''Belki de yalnızca zengin sürtüğün tekiydim?'' Alayla sorduğumda, kıkırdadı. Kahve fincanımı masaya bırakıp, kollarımı göğsümde birleştirdim.

''Bileklerinde işaret rahatça görülüyordu. İnanması zor biliyorum ama, sen içeri girdiğinde kafam dumanlı değildi. Senin insandan farklı olduğunu tahmin etmiştim ve işaretler de bunu doğrulamış oldu.'' Simsiyah saçlarından bir tutamını önüne çekti ve oynamaya başladı. Onu kafamla onayladım.

''Evet, tamam. Her neyse.'' Bu konuda konuşmak istemiyordum. Adrian bugün Washington'a gidecekti, ve onunla dünden bu yana konuşmamıştım. Düşüncelerimi yönlendirmeye çalışması beni haddinden fazla kızdırmıştı.

''O halde anlat bakalım,'' dedi Beth sesine neşeli bir ton katarak. ''Kral seni nasıl yanına aldı? Onunla yaşamak nasıl? Kedi olmak nasıl bir duygu? İstediğin sorudan başlayabilirsin.'' Omuz silktiğinde, öne eğilerek başımı masaya koydum. Tüm bunlar, ilgimi çeken şeyler değildi. Fakat o, gerçekten merak ediyor gibiydi.

Saatime baktım. ''Bunların tamamını anlatabileceğim kadar zamanımız olduğunu düşünmüyorum. Eve dönüp doktora görünmeliyim.'' Liam'la randevuma zaten çoktan yarım saat gecikmiştim.

Yanaklarını şişirip kafasını yana yatırdı. ''Peki, kedi kız. Öyle olsun.''

''Bu gerçekten iyi geldi. Daha sonra tekrar buluşalım.'' Gerçekten, biraz olsun kafam dağılmıştı. Yaşadıklarımı birine özetle de olsa özgürce anlatabilmek bana iyi gelmişti. Böyle zamanlarda, Claude'a daha fazla ihtiyaç duyuyordum.

''Kulübe gel. Çocuklarla zamanımızın çoğunu orada geçiririz. Altta kiraladığımız geniş bir depo var, arada orada kalıyoruz. Eğlenceli oluyor.'' Anlatırken heyecanlıydı. Bulunduğu ortamdan memnun olduğu belliydi.

Bakışlarım dalmadan önce, ''Birilerine ihtiyacım var,'' dedim. ''Yeni birilerine.''

Beth kendini tutamayarak kahkaha attı ve masada bana doğru eğildi. ''Tanrım! Kral'la yaşıyorsun, daha kimi isteyebilirsin ki?''

Evet, yaşamamayı yeğlerdim. ''Sabah kalktığımda sanki bir daha görüşecekmişiz gibi telefon numarası vermek zorunda kalmadığım, saçma salak bir konuşma yapmadığım birileri lazım. Yalnızca yaşanacak, ve ertesi gün onu tanımayacağım bile.'' Nefes verdim. Bunalmıştım.

''Tanıdıklarım var. Aynı anlattığın gibi güzel bir gece geçirir, sonra da her şeyi unutursun. Ne diyorsun?'' Kaşlarımı itiraz edercesine yukarıya kaldırdım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin