XXI. İstek & Karşılık

13.9K 681 23
                                    

Gözlerimi zorlukla araladığımda, evimde dolanan bir sürü yabancı adam görüyordum. Kafamı yavaşça kaldırdım ve etrafıma bakındım. Neler olmuştu?

''Günaydın.'' Sesin sahibini görebilmek için, bedenimi yattığım koltukta acele etmeden çevirdim. Adrian buradaydı.

''Burada ne işin var?'' Neredeyse tıslayarak, sesimin sert tonunu kullanmaktan çekinmeden söyledim. Artık beni rahat bırakmalıydı.

Oturduğu tekli koltukta hafifçe doğruldu ve kafasını memnuniyetsiz şekilde iki yana salladı. ''Çok kabasın, kedi kız. Hayatını kurtarmak için ta New Orleans'dan buraya on beş dakikada geliyorum ve sen bir teşekkür bile etmiyorsun.''

Olanları algılamam zaman almıştı. Halılara, duvarlara bulaşmış kana ve evimin içinde dolanan adamların sürüklediği şekil-değiştirici bedenlerine baktım. Kral buraya gelmiş, ve bize saldıran tüm vahşileri öldürmüştü. Bunun arkasındaki nedeni bilmeye ihtiyacım vardı.

''Sen nasıl bilebildin? Demek istediğim, tehlikede olduğumu nereden anladın? Ayrıca neden buradasın? Beni kurtarmaya ihtiyacın yoktu.'' Kafam karışmıştı çünkü yaptıklarına anlam veremiyordum. Tüm bunlar çok saçmaydı.

Oturduğu yerden bana bir sır verecekmiş gibi eğildi. ''Ama senin ihtiyacın vardı.'' Göz kırptığında, aklımdaki soruların yarısı bile cevaplanmamıştı. Yüzüne her zamanki sırıtışlarından birini yerleştirerek devam etti. ''Vücudunda benim kanım dolanıyor. Tehlikede olduğun zaman, bunu anlarım. Ya da korktuğunda. Ne hissedersen. Her zaman.''

''Beni fena haşat ettiler. Kendimi bu kadar iyi hissetmem normal gelmiyor.'' Tedirgindim, çünkü hayatta kalmam bile mucizeymiş gibi geliyordu. Tüm bunları anlaması zordu.

''Kanım sayesinde.'' Basitçe söyledi, ama ardındaki ihtişam açıktı. Kendini yüce görmesinden nefret ediyordum.

''Bana yine kanından mı verdin?'' Ses tonum azarlar gibi çıkmıştı, ama buna takıldığını söyleyemezdim. Gayet rahat görünüyordu. Ve sakin.

''Hayır. Zaten vücudunun içinde dolaşan kanım, iyileşme sürecini büyük ölçüde hızlandırdı. Hiç önemli değil.'' Teşekkür etmişim gibi cevapladı. Elbette ona teşekkür etmeyecektim. Ukala hergele.

Aklıma aniden gelen şeyle gözlerim irice açıldı. ''Babam nerede? Peki ya Marcus? Damien?''

''Kedi adamları soruyorsan, sanıyorum çocuklar onları yukarıya çıkardı. Şu anda can çekişiyor olmalılar. Kardeşin içlerinde en çok yara alan.'' Yerimden fırladım ve karşısında dikildim. Oturduğu koltuktan kıpırdamadı bile. Sadece beni izliyordu.

''Onlara kanından vermelisin!'' Bağırarak söyledim. Marcus'u, babamı ya da Damien'i kaybedemezdim.

''Bunu neden yapacakmışım?'' Alayla konuşmasından tiksiniyordum. Çaresiz olduğumu biliyordu ve bunu bana karşı kullanacaktı. Ona boyun eğmemi istiyordu.

Aklımdaki seçenekleri tarttım ama bizler ölümlüydük. Eğer gerçekten de onun söylediği kadar kötü durumdalarsa, iyileşmeleri için tek yol vampir kanıydı.

Gururumu zorlukla bir kenara ittim ve ağzımdan çıkacak kelimelere odaklandım. Boğazım düğümlenmiş gibiydi. Bunu söylemek benim için çok zordu.

''Lütfen.'' dedim alışkın olmadığım şekilde. ''Lütfen onlara yardım et.''

Sırıtışı genişledi ve ayağa kalktı. Boyumun uzunluğuna rağmen, ancak omuz hizasına gelebiliyordum. Tam karşımda dikilirken, gözlerimi ondan kaçırdım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin