XLIV. Davet & Küçük oyun

10K 471 16
                                    

''Yeter! Öleceğim!'' diye inledim, arkamdaki kız korseyi bağlamaya çalışırken. Aynadan ona baktığımda, öfkeli bakışlarıma mahçup bakışlarıyla karşılık verdiğini gördüm. Gerçekten nefes almakta zorlanıyordum.

''Bu şekilde iyi misiniz?'' Sorusuna karşı, gözlerimi devirdim. Nasıl iyi olabilirdim ki, elbette değildim.

''Evet, evet. Her neyse.'' diyerek geçiştirdim. Birkaç saat bununla idare edebileceğimi sanıyordum. Sadece rahatlamam gerekliydi.

Ayağa kalktım ve altımdaki dar, deri pantolonu çekiştirdim. Tamamen siyahlar içindeydim ve üstümdekilerin gotik tarzı beni dehşete düşürmüştü. Siyahı severdim, ama bu kadarı fazla geliyordu.

''Harika görünüyor.'' Kız ince sesiyle, neredeyse mırıldanma sayılabilecek şekilde söyledi. Ciddi olduğu açıktı, fakat yine de inanmakta zorlanıyordum.

Umutsuz şekilde başımı iki yana salladım. ''Adrian hazır mı?''

Son birkaç gün için, Adrian ile aramızın mükemmel olduğu söylenemezdi. Genelde onunla bir araya gelmekten kaçınıyordum ve o da beni buna zorlamıyordu. Sadece önemli şeyler için onun yanına gidiyor, olabilecek her duygusal konuşmayı en baştan önlüyordum. Karışmıştım.

''Bilemiyorum.'' dedi kız kapıya doğru ilerlerken. ''Kral büyük ihtimalle hazırlanmış, bekliyordur. Dakik olmayı sever.'' Dudakları hoş ve sevimli bir gülümsemeyle kıvrıldı. Kapıyı açıp eliyle işaret ettiğinde, odadan dışarı, koridora çıktım.

Salona ilerlerken, gergindim. Tüm gece boyunca Adrian'la birlikte olacaktım. Kaçınılmaz son yaklaşıyordu.

Merdivenin son basamağını da inip, salonun açık kapılarından içeri girdim. Adrian, üzerine oturan siyah tişörtünün üstüne, aynı pantolonum gibi deri bir ceket giymişti. Pantolonu da bacakları ve poposunu hoş bir şekilde çevreliyor, ona oldukça sert bir hava katıyordu. İkimiz de birbirimizi beğeniyle süzdük.

Bakışlarımız buluştuğunda, aramızdaki gerginliği bir geceliğine kenara bırakmaya karar verdim. Yüzüme alaycı bir sırıtış yerleşti. ''Sanırım takım olmaya karar vermişiz.''

Gülümsedi, ama gülümsemesi gözlerine ulaşmıyordu. Bu, içten içe hayal kırıklığına uğramamı sağladı. ''Evet, öyle oldu. Çok güzel görünüyorsun.'' İnanarak söylüyordu, ama bir şeyler eksikti. Yine de, içimde kopan fırtınaları ona belli etmemeye karalıydım.

''Ve sen de iyi olmuşsun.'' Gerçekten iyi olmuştu. Aslında, o her şekilde iyi görünüyordu.

Sıkıntılı tavırlarla arkama doğru bir işaret yaptığında, salon kapıları bekçi vampirler tarafından kapatıldı. Artık yalnızca ikimiz vardık ve bu düşünce beni ürkütüyordu. Adrian'ın benimle yalnız konuşmak istemesinin nedeni, basit bir mesele olamazdı.

''Benimle takılmak istemediğini biliyorum. Ama en azından bu gece için, tavır ve davranışlarını değiştirmelisin. Bu özel bir gece. Kendi iyiliğini düşünüyorsan, beni kullanmaya bak. Her elçi, Vampir Kral'ın desteğine sahip olamıyor.'' Sözleri mesafeliydi.

Ağlamak istiyordum. Bunu, gerçekten de istiyordum.

Ona yaklaştığımda, yerinden kıpırdamadı. Bakışlarım yumuşamıştı. Ellerimi, karnının üstüne koyduğumda, hala hareketsiz kalmaya devam ediyordu. Bakışlarında soğukluk vardı. Uzun kirpikleri arada bir yavaşça kırpılıyor, ela gözleri boş bakmaya devam ediyordu.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin