"Delirmenin kıyısındaydım, oysa sen ikimizi de d elirtmenin zevkini yaşıyordun."
***
Partinin devamı karmaşa içinde geçti, Jongho'nun ailesi hiç bozuntuya vermeden alkışlayarak herkese pasta dağıtılmasını sağladı. Jongho onları tamamen boş vererek romantik şarkı açtırdı ve vaktinin tamamını benimle dans etmekle geçirdi. İkimizin de ailesinden kaçtığını görmek mümkündü. Yunho pek şaşırmış gibi görünmese de Mingi hâlâ ağzı beş karış açık bir şekilde bizi izlemeye devam etmişti. San ve Seonghwa tarafında ne olduğunu göremesem de bütün konuklara veda edilip ortalık sakinleştiğinde hepimiz havuzun başında kalmıştık. Merdivenlere oturan Jongho gözlerini kapatarak rahatlamaya çalışıyordu, kenardan bizi izleyen ailem ne diyeceğini bilemeyen iki hayalet gibiydi. Maalesef Jongho'nun babası da aynı haldeydi. Son konuğu da uğurlayan Jongho'nun annesinin topuklu ayakkabılarının sesi gelirken kendisi de göründü, sinirli bir şekilde kapıdan çıktığında her şeyin karışacağını biliyordum.
"Jongho!" Gözlerini açan Jongho nefesini vererek oturduğu yerde kaldı. "Bu ne demek oluyor? Hemen açıkla!" Sinirle konuşurken bazı harfleri yuttuğundan derin nefesler alıyordu. "Kalk oradan!"
"Otururken de bağırabiliyorsun, anne," dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum.
Annesi sinirle tekrar, "Kalk oradan!" diye bağırdığında oturduğu yerden bıkkınlıkla kalkıp bize döndü.
"Ne yapsaydım?" diye sordu mahçup bir sesle. "İnternette öpüştüğümüz bir fotoğraf yayılmıştı. Olayı ancak böyle kapatabilirdim."
"Ne fotoğrafı?" diye sorduğumda kısaca açıkladı.
"Han Nehri'nden olan, bir de..." Öksürerek sinirli annesiyle babasına bakıp bana gülümsedi. Han Nehri derken altı kişi birlikte yürüdüğümüzden bahsediyor olmalıydı, Yunho ve Mingi beni kesecekti. "Balkonda olan..." Dehşetle ona bakakaldım, hayatım boyunca hiç küfretmemiştim ama şu an sadece böyle bir şey uyardı bu duruma.
"Şirketteki," dedim korkuyla. Başını sallayarak onayladığında birbirimize bakarak kısa süre güldük. İkimizin de gülmesi annesini devreye geçirdi.
"Jongho," dedi sakin olmaya çalışıyormuş gibi. "Bak, senin onunla olman sorun değil. Partide açıklaman da sorun değil. Herkesin önünde..." Zorlanıyormuş gibi duraksadı. "...onu öpmen de sorun değil. Ama şirkette onu öpmen sorun!"
"Çünkü o çalışan diye, değil mi?" diye sordu yüzsüzce. Cesareti ayakta alkışlanasaydı.
Annesi sinirle başını salladı. "Şirkette bunu yapmak..."
"Sizin kurallarınıza aykırı," dedi annesinin sözlerini tamamlayarak. Burada suçlu konumunda olduğum için hiçbir şey söyleyemiyordum.
"Neden?"
Annesinin sorusuyla gözlerini kırpıştırdı. "Ne neden?"
"Neden Jongho?" diye sordu annesi sinirle. "Neden Hongjoong? Ne zamandan beri?"
"En başından beri böyleyim, anne," dedi tamamen dürüst olarak.
"Peki, ya nişanlandığında?"
Annem öksürük krizine girdiğinde babam onu sakinleştirmeye çalıştı. "O zaman da böyleydim, o kızla aramda hiçbir şey olmadı." Kollarını birbirine bağlayarak tek kaşını kaldırdı. "Ayrıca aldattı o beni, unuttun mu? Hem de iki ayrı kişiyle!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...