"Yaşamak insanlar için nefes almak gibiydi, içlerine çektikleri her nefeste yaşadıklarını sanarlardı."
***
Saklandığım ağacın arkasında yere düşen yapraklarla oynuyordum, annesi SeongSeong'u doktor kontrolüne götürdüğü için yalnızdım. Aslında tam olarak annesi de değildi, götüren babasıydı ama annesinin de işleri olduğundan yalnız kalmıştım. Arkadaşları geldiğinden ablam parka gitmemi söylemişti, bizim evden görünmeyen tek ağacın arkasına saklanmıştım. Eğer gelip beni ararlarsa bulsunlar istemiyordum, çok sevdiğim şekerlemelerden alana kadar ablamı affetmeyecektim. Arkadaşlarının benden değerli olmasına imkan yoktu ama o onlarla oynamayı seçmişti. Ellerimdeki yaprakları havaya kaldırıp incelerken bıkkınlıkla ağaca sırtımı yasladım, SeongSeong yanımda olsaydı eğlenebilirdim. O bana ağaç yapraklarından güzel şeyler yapmayı öğretir, parkta oynayacak ya da yapacak başka şeyler de bulurdu. Onsuz kendimi çok yalnız hissediyordum.
Canım sıkıldığından iç geçirdiğim sırada tanıdık bir kadın sesiyle kaşlarımı çattım. "Yine ne istiyorsun?" SeongSeong'un annesinin sesiydi, saniyesinde tanıdığım kadın sesinin geldiği yere doğru başımı uzattığımda tanımadığım bir adamla konuşan annesini gördüm. Ellerimi ağaca yaslayarak ikisine baktığımda adamın dudaklarının arasında yer alan yandan gülümseme ürkmeme neden oldu.
"Sadece konuşalım diye geldim," dedi ellerini takım elbisenin ceplerine yerleştirirken.
SeonSeong'un annesi derin bir nefes alarak dudaklarını birbirine bastırdı. "Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok, Hansol."
Hansol diye seslendiği adam gülerek ona doğru bir adım attı. "Buraya neden geldiğimi biliyorsun, Chain. İstediğimi vermediğin her saniye ailen daha fazla tehlikeye giriyor."
SeongSeong'un annesi sinirli bakan gözlerini adama yönelttiğinde ne konuştuklarını anlamaya çalıştım. "Ailemden daha ne istiyorsun? Neden ailemi rahat bırakmıyorsun?" Adamın gülümsemesi silinirken yüzüne yerleşen ciddiyet beni korkuttu. "İntikamını zaten almadın mı? Ailemi elimden aldın, onları öldürdün!" Korkudan yerime sinerek neden böyle şeylerden bahsettiklerini anlamaya çalıştım. "Dur artık! Lütfen, ailemden uzak dur."
Adam derin bir nefes alarak mırıldandı. "Hiç sanmıyorum."
"Neden?" diye sordu SeongSeong'un annesi. "Ben sana ne yaptım? Benim ne suçum var? Kocamın, oğlumun ne suçu var?" Gözlerinden akan yaşlarla yerimde biraz daha sindim, SeongSeong'un annesini ilk defa ağlarken görüyordum. "Annemle babamı elimden aldın, yetmedi mi? Masum ailemden neden intikam almaya çalışıyorsun? Neden?"
"Nedenini mi merak ediyorsun?" diye sordu adam ciddiyetle. "Neden gidip aynaya bakmıyorsun?"
"Ne?" SeongSeong'un annesinin sorgulayan sesi şaşkınlığını gizleyemiyordu, Hansol dediği adam ona doğru bir adım daha attığında geri çekildi. Adam durup kaşlarını havaya kaldırdı, yüzünde hâlâ o kadar ciddi bir ifade vardı ki ağacın arkasından çıkmaya korkuyordum.
"Benden korkuyorsun, Chain," dedi adam gözlerinin içine bakarak. "Sana yapabileceklerimden korkuyorsun." Başını hafifçe arkaya atarak ona üstten baktığında SeongSeong'un annesi ellerini yumruk haline getirdi. "Öldür o zaman beni! Kısaca her şeyi bitirmenin tek yolu bu! Neden yapmıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...