"Hayat, hayallerle gerçekler arasında yaşanan bir satrançtı. Kim kazanırsa, diğeri üzerinize yıkılırdı."
***
Oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandığımda Yunho bana bakarak nefesini verdi. Elimde tuttuğum kitabın aynısını herkese göstererek vize sınavından ve sene başı yapılacak sınavdan bahseden Profesör Park Seonghwa yine bir fanusla çekiliş yapılacağını söylemişti. Rahatsız olmamın sebebi bir öğrencinin boşta kalmasıydı. Profesör boşta kalan öğrenciyi kendisinin seçeceğini, ilk onun seçim yapıp bu öğrenciyle çalışacağını açıklamıştı. Oturduğum yerde tamamen huzursuz olmamın sebebi onun seçeceği öğrenci olam ihitmalim değildi, onunla sahnede rol yapacak başka bir öğrenciyi izleme ihtimalimdi. Profesör öğrencilerin arasında popülerdi, özellikle kız öğrenciler içine düşecekmiş gibi bakıyorlardı. Okulun forumlarında bile onun boydan fotoğraflarını çekip gülümsemesinin tatlılığından, ne kadar yakışıklı olduğundan bahsediyorlardı. Forumlarda gezmekten bile nefret eder hale gelmiştim iki haftada. Profesör Park Seonghwa'yı aratmam gereken son yerdi orası, artık buna emindim.
Memnuniyetsiz bir şekilde onun masanın üzerine oturarak fanusu karıştırmasını izledim, gözüme ön sıralarda oturup onun fotoğraflarını çeken birkaç kız öğrenci takıldığında derin bir nefes alıp hissettiğim bu tuhaf duygudan kurtulamaya çalıştım. Profesör gözleri kapalı seçtiği kâğıdı kaldırıp tüm sınıfa gösterdi, elini önüne çekerek kâğıdı açtığında nedensizce heyecandan titrediğimi fark ettim. Elelrim yaptığım gereksiz heyecandan dolayı buz kesmişti. Seçtiği kâğıtta gözlerini gezdirerek güldü, gülümsemesini izlerken bütün endişelerimin kısa bir saniyeliğine silindiğini hissettim ama açtığı kâğıdı sınıfa çevirip çıkan kişinin ismini söylediğinde endişelerim büyüyerek üzerime çullandı.
"Choi San."
Aniden bütün gözlerin üzerime çevrilmesiyle gözlerim irileşti. Yunho bile inanamayan gözlerle bana bakıyordu ama benim gözlerim hepsini pas geçerek ona odaklanmıştı. Baş parmağımın ucuyla kendimi gösterdiğimde başını salladı. "Ben mi?" Soruma aldırış etmedi, ön sıralarda oturan kızlar somurtarak önlerine döndüğünde tuhaf bir şekilde zafer kazanmış gibi hissettim. Sırf bu histen dolayı kendimi tokatlamam gerekiyordu.
Seonghwa fanusu masanın üzerine bıraktı. "Senin konun terk edilmek olduğuna göre..." Gözleri öğrencilere döndüğü an beni buldu. "Seninle bu konu üzerine yoğunlaşmalıyız." Başımı sallayarak onaylamakla yetindiğimde diğer öğrencilere döndü. "Gelip ekip arkadaşınızı seçin. Sınıfın sadece yarısı burada, bu yüzden adını okuduğum sahneye çıksın." Masadan not tuttuğu defteri alıp sahnenin ortasına ilerledi, defteri açıp tek tek öğrencilerin isimlerini okudu. Sahneye çıkan öğrenciler seçiyor, o da not alıyordu. Uzaktan yaptığı her şeyi izlemekle yetindiğim için biraz tuhaf hissetsem de tanıdık bir yüz sahneye çıktığında dikkatim ona yöneldi. İki hafta önce Yunho'yu ona bırakıp Seonghwa'ya yardıma gittiğim öğrenciydi bu. Jongho.
Jongho fanusa elini atıp öylesine kâğıtlardan birini çekti, kâğıdı açıp sadece ismi okudu. "Jeong Yunho." Gözlerimi ondan çekip telefonda takılan Yunho'ya çevirdim. Şaşkın bir şekilde telefondan başını kaldırıp sahnede kâğıdı tutan Jongho'ya baktı. Benim de gözlerim Jongho'yu bulduğunda onun Yunho'ya tuhaf bir gülümseme eşliğinde baktığını fark ettim.
Profesör, "Pekâlâ..." dedi Jongho'ya bakarak. "Onun konusu korku, senin konun da hayaletler. Çok uyumlu oldu, sizden iyi bir sahne gösterisi bekliyorum."
Jongho başını eğerek, "Evet, Profesör," dedi saygıyla. "Elimizden gelenin en iyisini yapacağız." Onun sahneden inemsiyle Seonghwa başka birisinin ismini okudu, gözlerim gözleri Jongho'dan ayrılmayan Yunho'nun üzerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...