18. BÖLÜM: "SHADOW"

379 40 156
                                    

"Bir gölge gibi hep arkanda olacağım, böylece sen de benim ışığım olacaksın."

***

Oturduğum yerde bacaklarımı sallayarak dönen sandalyeyi sola kaydırdım, tavana bakarken kendi etrafımda döndüğümde can sıkıntım giderek artmıştı. Okulda en büyük eğlencelerimden birisi olan profesörle San'ın ilişkisini inceleme rütielim bugün bozulmuştu, San okula gelmediğinden Yunho'yla uğraşmıştım ama o da pek aldırmamıştı. Geçen gün tiyatro salonunda uyurken duyduklarımdan dolayı San'la konuşma fırsatını da kaçırmıştım, bu yüzden günüm berbat geçiyordu. Sandalyede tekrar döndüğümde birkaç şirket çalışanının beni izlediğini gördüm, onları umursamadan bölüm başkanına dönerek dikkatimi üzerine yönelttim. İnsanların nasıl hissettiklerini, insanlardan gizlemek istedikleri şeyleri anlayabilme gibi müthiş bir yeteneğim vardı. Dışarıdan sadece insanları gözlemleyerek edinmiştim bu yeteneğimi.

"Bölüm başkanı!" diyerek ona seslendiğimde irkilirken bana döndü, yüzünde beliren zorlama gülümsemeyle kusasım gelse de bunlara alışmıştım.

"Buyurun, efendim," dedi hemen saygıyla.

"Annemle babamın toplantısının bitmesine ne kadar kaldı?"

Sorumla telaşlı bir şekilde etrafına bakındı. "Uzadığını duymuştum ama..."

"Tamam," dedim konuşmasına izin vermeyerek. Oturduğum sandalyeden kalkıp kapalı bilgisayar ekranından kendime baktım, insanlarla uğraşmak dışında bir eğlencem olmadığından şirketteki bunaltıcı hava beni geriyordu. Şirkette tek eğlencem vardı, o da burada değildi.

Eğlencemin son görevlendirildiği yere doğru yürümeye başladığımda çalışanların benden çekinerek arkamdan baktıklarını gördüm. Hepsi gitmemi bekliyordu, sonra arkamdan dedikodu yapacaklarından adım kadar emindim. Ailem şirketin sahibi olduğundan sürekli buraya gelirdim, okuldan sonra yapacak oldukça fazla aktivite vardı ve hepsini bitirip buraya gelirdim. Şirketi devralmamı bekleyen ailem çocukluğumdan beri beni buraya getirirdi, nedeni de şirket ortamına alışmamdı. Aksine beni şirketten soğuttuklarını hiç söylememiştim, bu işi havalı bulsaydım kesinlikle onlar için ikna etmesi daha kolay birisi olurdum ama şu anda yapmak istediğim şey şirket yönetmek değildi. Sahnede olmak istiyordum, şarkı söylemek... Belki müzikallerde rol almak, değişik projelerde yer almak ama ailemin benim için planladıklarının arasında yapmak istediklerimin hiçbiri yoktu.

Somurtarak tasarım bölümünün katına asansörle indim, gören çalışanların selamlarına karşılık vererek koridorda ilerlemeye devam ettim. Burayı sevmemin sebebi daha yeni tasarım bölümüne atanan stajyer bir arkadaşımın olmasıydı. Aslında onunla arkadaş bile sayılmazdık, çok tuhaf bir şekilde karşılaşmıştık. Her şey ailemi bekleyerek sıkıntıdan kahve makinesinin önünde kendi kendime eğlence ararken gerçekleşmişti. İki koliyi üst üste taşımaya çalışan stajyer beni göremeyip çarpmış, elindeki kolileri düşürmüştü. Asıl odaklandığım şey o gün adını bile bilmediğim stajyeri düşmesin diye yakaladığım andı. Kırmızı saçlarından dolayı şaşkınlığımı gizleyemeden ona bakakalmıştım, kollarımla onu tutmasam düşeceğini biliyordum. Benimle, bana uzun gelen ama bir dakikayı geçmeyecek kadar bakışıp uzaklaşmıştı. Düşürdüğü kolilere dönüp eğilerek onları toplamaya çalıştığında ona yardım etmiştim, göz ucumla isim kartına baktığımda da şaşırmadan edememiştim. Ona kolileri taşımasında yardım edip ismini bildiğimden güzelce araştırmıştım.

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin