"Yolumu bulmak için sana uzanıyorum, ellerim ellerini bulduğunda eve varmışım gibi hissettiriyor."
***
Kendi kendimi yediğim dakikalar bir türlü geçmek bilmiyordu, ellerim titrerken dudağımın kenarını ısırarak hazırladığım sıcak sütten bir yudum aldım. Korku, endişe, tedirginlik, artık kötü ne varsa aynı anda hissettiğim bir gün olmuştu. Kang Hansol'un karşısında dimdik dursam da elbette korkmuştum ama Yeosang'a bir şey olma düşüncesi beni daha çok tedirgin ediyordu. Babasının çalmadığına, hırsız olmadığına inancı beni hiç şaşırtmadığından gitmesi gerektiğini de anlamıştım; belki dışarıdan bakıldığında Kang Hansol oğluna hiç yakınlık göstermemiş gibi görünebilirdi, içten içe kendisiyle ilgili en çok şeyi paylaştığı kişinin Yeosang olduğunu görebilen neredeyse yoktu. Çocukken göremeyenler arasında yer alsam da, büyüdükçe Hansol'un Yeosang'ın arkasında büyük bir güç olduğunu anlamıştım. Asla oğlunun güçsüz hissetmesini istememiş, ona güçlü olduğunu hatırlatmıştı.
Parkta çocuklarla oynadığımızda Yeosang'ın nasıl liderlik ettiğini, planlar kurduğunu, okulda herkese örnek bir öğrenci olduğunu, her zaman elinden geleni yapmayı sevdiğini, kendisini asla geri plana atmadığını hatırlarken gülümsedim. Yeosang'tan çaldığı her şeyin yerine yenilikler getirmiş, hayatını çiçeklendirmese de Yeosang'ın tohumlar ekmesine izin vermişti. Yeosang babasının uzun zamandır bizi bildiğini söylediğinde aramızı bozmamasına çok şaşırmış, bir süre sonra canavar olarak gördüğüm bu adamın üzerine daha çok düşünmüştüm. Normalde Yeosang'la hiç babası hakkında konuşmazken, bana ondan bahsetmesini istemiştim çünkü Kang Hansol'u gerçekten tanıdığını düşündüğüm tek kişi Yeosang'tı. Bana babasını anlatırken hem üzülmüş hem gülmüş hem de sessizleşmişti, kendisini geri çekerken onunla ilgili düşüncelerini ilk defa sesli söylemişti bana.
Sözleri kulaklarımda yankılanırken sütümden bir yudum daha aldım, babasının benimle ilişkisini biraz düşündüm. Aslında Kang Hansol beni evinden hiç kovmamıştı, çocukken evde istediğimiz gibi oynamamıza da izin vermişti. Annemlerin yememe izin vermediği her şeyi önüme sunmuş, asla bize karışmamıştı ve Yeosang'la olan ilişkimize asla kısıtlama getirmemişti. Gecenin üçünde uyuyamadığım için sekiz yaşındayken kapılara dayandığımda, her ne kadar sabah ailem evden kaçtığım için kızsa da, kimseye bir şey demeden beni içeri alıp Yeosang'ın odasına kadar eşlik etmişti. Onun bir katil olduğunu, Yeosang'ın annesine yaptıklarını, masum insanları öldürdüğünü bilmesem insanların Kang Hansol'u yanlış anladığını söyleyebilirdim ama o asla Yeosang'a bile insan gibi davranmamıştı, babasından çok patronu gibiydi.
Yeosang hiçbir zaman, hayatının hiçbir evresinde babasını örnek almamıştı. Babası ona örnek bir insan olmasını, hak edene hak ettiği gibi davranmasını öğretirken Yeosang sadece onun öğütlerini dinlemişti. Emir veren tavrı, sessizliği, soğukluğu, asla gülümsememesi, merhametten yoksunluğu, imajını korumak için yaptıkları dışında cimrinin teki olması gibi etkenler onu kötü birisi yapıyordu. Tabii, iyi öğüt verdiğini es geçemezdim. Liseden üniversiteye geçtiğimiz dönemde çok görüşemediğimiz için onlara akşam yemeğine gitmiştim, üniversiteye başladığımda sosyalleşmek benim için oldukça sorun olduğundan alay edildiğimden bahsetmiştim. Kang Hansol da gülerek yarın okula gittiğimde onlara göz kırparak alaycı bir şekilde konuşmamı önermiş, üzerime giderlerse cebimde açık bırakacağım telefonumun kamerasını onlara çevirmemi önermişti ve demişti ki: "Kendisini bir şey sanan insanların hepsi korkaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...