"Yağmur yağarken dinlediğim yere düşen damlalar sanki izlerini silebilir gibiydi, bu yüzdendi yağmurları sevmem."
***
Yalnızdım, her zamanki gibi. Yunho beni yurt odasında öylesine bırakmıştı, okulun dedikodu sayfasındaysa yeni gelen yakışıklı profesör konuşuluyordu. Park Seonghwa için okulun profesörleri, rektörle birlikte küçük bir hoş geldin partisi düzenliyordu. Yurt dışında on altı yıl geçirmişti ve şimdi bir sanat okulunda profesördü, neden olduğunu anlamıyordum bile. Onun gibi yurt dışındaki en iyi okullarda okusaydım oyunculuk yapardım, ayrıca o aşırı derecede yakışıklıydı da. Burada ne işi vardı, ya da neden buraya gelmişti merak ediyordum ama yurt odasında tek başıma otururken bu düşünmem gereken en son şeydi. Elimi önüme doğru uzatıp birisinin beni terk ettiğini düşünmeye odaklandım. Gözlerimin önüne gelen bulutlu anıyla düşüncelerim birbirine girdi, kendimi yatağıma bıraktım.
"Bu imkânsız..." diye mırıldandım.
Profesörün bize verdiği ödev resmen imkânsızdı. Terk edilmek adına yazılmış milyonlarca şarkı vardı ama ben daha terk edilmiş birisi nasıl hisseder düşünemiyordum bile. Kesinlikle sorun bendeydi. Mutsuz bir şekilde yatakta kıvrıldığım sırada yurt odasının kapısı açıldı, Yunho gürültüyle içeriye girdi. Birkaç şeyi devirip yerine koyduğunu duymama rağmen hareket etmedim, uyuduğumu düşünmesi benim açımdan daha iyiydi. Odada yankılanan adım seslerini dinledim, aniden kollarımdan tutulup sarsılmamla uyuma numaram da sona erdi.
"San! Kalk!"
Dudaklarımı büzerek ellerini üzerimden çektim ve yatakta doğruldum. "Ne var Yunho?" diye sordum, mutsuzluğum zirvedeydi. "Uykumu bölecek kadar önemli ne var?"
Nefesini vererek yere çöktü, nefes nefeseydi. "Acilen yardımına ihtiyacım var."
"Ne?" dedim şaşkınlıkla, Yunho genelde en son benden yardım isterdi. "Yardımıma mı ihtiyacın var?"
Yunho ellerini yere yaslayarak gözlerimin içine baktı, o kadar uzundu ki otururken bile gözlerimin içine bakabiliyordu. "Evet, şu yeni gelen profesör var ya..."
"Ne olmuş ona?" diye sorarak lafını böldüm, beni umursamadan konuşmaya devam etti.
"Ondan bir şey istemelisin." Kaşlarımı havaya kaldırdığımda benim için daha açıklayıcı oldu. "Bak, benim temam korku, tamam mı?" Hâlâ anlamadığımı fark ettiğinde nefesini vererek başını önüne eğdi, iki kere başını sallayıp kaldırdığında gözlerinde bıkkın bir ifade vardı. "San ona gidip bu temayla ilgili bulabileceğim örnekleri sormalısın."
Gözlerimi kısarak gözlerinin içine baktım. "Neden ben? Sen de yapabilirsin, değil mi?"
Yunho'nun yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi, işte geliyordu baş belam; sıradaki yoyo bendim. "Profesörle yakın olduğunuzu duydum. Anlarsın ya, benden saklayamazsın."
"Hayır!" dedim itiraz ederek. Odasında yaşananlar aklıma geldiğinde bu sefer kendime itiraz ettim. "Hayır!"
Yunho yerden sol elini kaldırıp bana doğrulttu. "Sen, Choi San, o profesörün odasına aldığı tek öğrencisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...