"Düşünceler bir okyanusta bile yolunu bulabililirken, insan zihninde kayıplara karışabiliyordu."
***
Dersin bitimini sıkılmış bir şekilde beklerken titreyen telefonumla dikkatim dağıldı, telefonumu cebimden çıkartıp gelen mesaja baktığımda Seonghwa'dan olduğunu görmemle gülümseyerek okudum yazdıklarını. Ona cevap olarak "Evde görüşürüz. Ben de seni seviyorum." yazdım. Telefonumun ekranını kapatıp profesörü dinlemeye odaklanırken gösterdiği dans adımlarını dikkatlice izledim, gösterdiği kız adımları zarif bir şekilde tekrar ederken gözlerim kenarda oturan Wooyoung'a kaydı. Elinde tuttuğu şapkasıyla oynayarak profesörü dinliyor, anlattığı her şeyde farklı tepkiler veriyordu. Benim aksime ders ilgisini çekiyor gibiydi ama dans adımlarını öğreten profesörün dersini üç sene üst üste alınca pek eğlencesi kalmıyordu.
Profesör aniden bana dönerek, "San," dedi dikkatleri üzerime çekerek. "Neden yaptığım dansın bir örneğini göstermiyorsun."
Başımı sallayarak ayağa kalkıp kızın tam karşısına geçtim, üç sene üst üste öğrendiğim dansı hatasız bir şekilde yapmak bir kenara hafif mimik katarak kıza gösterdim. Okulda yapılan performanslarda dört yıldır merkez seçildiğim için profesörler her ne kadar bundan hoşnutsuz olsalar da beni övmeden de duramıyorlardı. Dansın adımlarını dikkatli bir şekilde yaparken kız şaşkınlıkla beni izledi, son hareketi dikkatli bir yoldan yaparak bitiririrken gülümsedim. Seonghwa beni hiç dans ederken izlememişti, belki bir ara ona bu yeteneklerimi de göstermeliydim. Düşündüğüm şey bana cesaret verirken hafifçe eğilerek selam verip yerime geçtim.
Profesör öğrencilere dansın püf noktalarını anlatırken üzerimdeki kıyafetin kapüşonunu başıma geçirdim, ceplerime ellerimi yerleştirerek kızın dansı tekrar etmesini izledim. Hata yaptığında direkt diğer harekete geçmedeki ustalığı dikkatimden kaçmazken kendisini toparlama hızına bir artı verilebileceğinden profesörün bakışlarına odaklandım. Kızı ciddiyetle izleyen profesör memnun görünse de aslında düşünceleri kızın yeteneğini nasıl kusursuzlaştıracağıydı. Okula ilk geldiğimde dans hakkında hiçbir şey bilmiyordum, seçtiğim profesör kusursuzlaştırmama yardımcı olana kadar benimle uğraşmaktan vazgeçmemişti. Tekvandodan gelen esnekliğimi dans ederken kullanmamı önermişti, şarkı söylerken tamamen kendimi müziğe ve ritme kaptırdığımdan, müzik bana ne söylerse yaptığımdan dans ederken de bunu örnek almıştım.
İlk senenin başlarında sıkı çalışmalarıma rağmen ritmi kaçırırken yıl sonunda performansta merkeze seçilecek noktaya gelmiştim, bir yılı iyi değerlendirmiştim. İkinci yılımda yazımı dans kurslarında geçirmenin artıları olarak, denk geldiğim profesörün tam bir müzikle bedenini birleştirme ustası olmasından da dolayı daha kolay geçmişti. Üçüncü senemi tamamen dans ederken şarkı söyleyebilmek için harcamıştım, nefes egzersizlerinden tutup spor yaparken şarkı söylemeye kadar ileri gitmiştim. Yürürken zor şarkılar söylemek, koşarken yüksek noktaya çıkmaya çalışmak gibi çılgınca şeyler denemiştim. Sonuç olarak dengede durmak için meditasyon yapmaya, odaklanmamı artırmaya kadar iş gitmişti. Dördüncü senem olan bu sene başlangıcında yeni öğrencilere hoş geldin demek için yapılan performansta da merkez seçilmek beni aşırı gururlandırmıştı.
Bir saatlik ders akıp giderken bittiğinde Wooyoung'un yanına gittim, kendisini toparlayarak benimle birlikte üzerini değiştirmek için yürüdü. Öğrenciler olarak topluca dağıldığımızda hızlıca kendi kıyafetlerimizi giydik, Wooyoung'la beraber koridora çıktığımızda konuşarak dolaplarımıza ilerledik. Yeosang, Jongho ve Yunho bizi dolaplarda karşılarken gülerek elimi saçlarıma geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...