"Gitmeden önce son kez baktım yüzüne, gülümsemenin değip geçtiği yüzün neden böyle üzgün?"
***
Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalışarak mutfak tezgâhına yaslanmış, elleri ceplerinde sakin bakışlarını yere sabitleyen Park Seonghwa'yı izledim. Tediginlik, panik ya da sinir belirtisi göstermeyen yüzünün bir duvardan farkı yoktu. İçeriye giren Yeonhwa'yla hafif bir gülümsems dudaklarının arasına yerleşti, şu an Wooyoung'un yanında olup huzurlu bir uyku çekebilirdim ama Seonghwa aniden toplantı yapmak istemişti. Zaten olaylı geçen doğum gününden dolayı yorgundum, uykuyu geri plana atmak zorunda kalmam biraz sıkıntı veriyordu. Park Seojun oğlunun aksine suyunu yudumlayıp bardağı bıraktığı tezgâhla uğraşıyordu, arkasını döndüğünde ellerini birbirine bağladı.
"Seonghwa konu neydi?"
Onun açılışı yapmasıyla Seonghwa'nın gözleri beni buldu, sorgular bakışlarının altında yatanı merak ederken açıkça sordum. "Bir sorun mu var?"
"Kang Hansol," dedi sert bir sesle. "Merhaba ve Elveda'yı nereden biliyor?"
Seojun gözlerini irileştirerek oğluna bakarken Yeonhwa sessiz kaldı, kaşlarım havalanırken ne söyleyeceğimi bilemedim. "Merhaba ve Elveda da ne?" diye sordum doğal olarak.
"Çocuk kitabı," diyerek açıkladı Seojun onun yerine. "Chain için çok önemliydi. Her gece uyumadan önce Seonghwa'ya okurdu."
Sessiz kalan Seonghwa düşünceliydi, aynı tavır babasına da geçerken düşündüm. Babamın bir çocuk kitabını bilmesi tuhaftı, çocukluğumda bana hiç masal okumamıştı. Masalların asla gerçekleri anlatmadığını söyler, bana kitap alıp okumamı geliştirmemi isterdi. "Bilmiyorum," dedim dürüst olarak. "Bahsettiğiniz çocuk kitabını hiç duymadım. Babam nereden biliyor emin olun bilmiyorum. Bilsem size söylerdim."
Seonghwa gözlerini kapatıp başını salladı, gözlerini açtığında direkt bana baktı. "Babanı Cuma günü annemin mezarına götürdüm." Babası gözlerini kapatıp elleriyle yüzünü sıvazladı, Yeonhwa onun aksine sakince dinliyordu. "Gece San'la tekrar gittiğimizde oradaydı, uyuyordu. Onu uyandırdık ve bize Elveda'da geçen sözleri söyleyerek veda etti. Bu ne demek, biliyor musun?"
"Bilmiyorum," dedim babamın bu davranışını tuhaf bularak. Küçüklüğümden birkaç anı beni yoklarken kaşlarımı çattım.
"Bu baban annemin her gece bana okuduğu çocuk kitaplarını biliyor demek," dedi sabır dilenir gibi. "Yani annem hakkında bu kadar detaylı şeyleri nasıl bilebiliyor? Hem de ezbere?"
"Ya onda da kitaptan varsa?" diye sorduğumda Seojun araya girdi.
"İkisinin de tek bir basımı var," dedi aklımı daha fazla karıştırarak. "Yayınlandığı yer, basıldığı yer, yazarının ismi bile yok."
"O zaman karınız bu kitabı nereden buldu?"
Mantıklı sorumla başını salladı. "Anlattığına göre üniversitede okurken dolabına bırakılmış, doğum gününde. İki kitabın birbirini tamamladığını okuduktan sonra fark etmiş."
Aklıma gelen ihtimali yok saymaya çalıştım. "Babamla karınız arasında nasıl bir ilişki vardı?" Sorumla hepsinin beni göz hapsine alması bir oldu. "Biliyorum, düşmanlardı. Babam onu öldürdü. Sadece anlattıklarınız çok çelişkili."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...