PAST BÖLÜM 6: "FAİL AGAİN"

24 1 0
                                    

"Umutlarımı yeşerttiğim ağaçların arasında geziniyorum; senin ağacın uzakta, yalnız, tek başına çürüyor. Çünkü sen umutlarımı öldürüyorsun."

***

"Bundan emin misin?" diye sordum son kez. Çünkü buradan geri dönüşü olmayacaktı, onun bir kez daha geri adım atmasına izin vermeyecektim.

Gözleri gözlerimi bulduğunda orada yorgun bir adam gördüm. "Eminim, Chaein," dedi boğazını temizleyip elini girişe uzatarak. "Girelim."

Gülerek başımı salladım, yıllar sonra adım attığımız yerde gezinen gözlerim kalbimde hissettiğim mutluluğu gizleyemiyordu. Arkadaşlarımla ders çıkışları uğradığım, yemek yediğim, mutlu anılarımla dolu bu yer hiç değişmemişti. Gözlerimin dolmasına izin vermeden iç geçirdim, karşımda mutluluğu yüzüne yansıyan yaşlı adam gülerek yanımıza geldi. Elini uzatarak ikimize de sıkıca sarıldı anında, ne hissedeceğimi bilemeden tek elimle sarıldım ona. Hansol biraz tereddüt etse de o da sarılmıştı, onu uzun zamandan sonra ilk kez yüzünde samimi bir gülümsemeyle görüyordum. Zaman ikimizi de çok yormuştu ama o bu geçen zamanda kırk yıl yaşlanmış gibiydi.

"Hoş geldiniz çocuklar," dedi yaşlı adam.

Gülümsemeden edemedim, Hansol şakayla karışık cevap verdi. "Artık çocuk değiliz Jisoong ajusshi."

Ona ajusshi dememize sinirlenmiş halde böbürlendi. "Sanki sizden on iki yıl büyük değilmişim gibi yaşlandırdınız beni!"

Gülerek, "On altı," diye düzelttim.

Gözleri beni bulduğunda gülümsemesi yüzünü kapladı. "Tamam, on altı," diyerek kabullendi. "Gelin bakalım, sizlere en sevdiğiniz yemeklerden ısmarlayayım. Tabii, değişmediyse..." Gözleri tereddütle bizi buldu. "Değişti mi?"

"Ah, imkânsız..." dedim başımı iki yana sallayarak. "Senin yemeklerine olan aşkım nasıl değişebilir?"

Gülerek başını salladı ve merakla Hansol'a baktı, ikisi bakışarak anlaştışında, "Tamam," dedi. "Yemekleriniz geliyor. Yanına da soju ister misiniz?"

"Tabii ki de," dedi Hansol onaylayarak.

"Direkt aklına içmek mi geliyor?" diyerek onu azarladığımda dudaklarını bükerek omuz silkti. Aklıma üniversite yıllarımız gelirken gözlerimin dolmasına izin vermemeye çalıştım. Her zaman oturduğumuz köşede, sağdaki masaya yerleştik. Tek fark yanımızda diğerlerinin olmamasıydı. Özlediğim üniversite ortamı mıydı, yoksa o mutluluk muydu bilmiyordum. "Çok zaman geçmiş," dedim, fark etmeden sesli söylemiştim.

"Evet," dedi Hansol ve yemekler gelene kadar büyük bir sessizliğe büründü.

Gözleri dışarıda hafif çiseleyen yağmuru izliyordu, onun için ne kadar zor olduğunu biliyordum. Üniversitede tanıştığımızda ikimiz de ailelerimizin kim olduğunu bilmiyorduk. Aile şirketine hiç gitmememin yanı sıra iş ilişkilerinden de çok uzakta büyümüştüm, ortaklarını ya da ortaklarının çocuklarını tanımıyordum. Düğün gecesinin nasıl bütün dünyamı başıma yıktığını, ailemin ölüm haberini alışımı, ilk akıllarına Hansol'un isminin gelişini ve ailemin katiliyle okulda en sevdiğim arkadaşlarımdan birisinin aynı kişi olma ihtimalini kaldıramayaşımı unutamıyordum. Ne zaman o geceden, ertesi sabah okula gelip Hansol'a hesap soruşumdan ve aldığım cevaplardan kurtulmaya çalışsam aynı geceye geri dönüyordum. Atlatmak, ilerlemek benim için imkânsızdı.

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin