35. BÖLÜM: "ANSWER"

133 26 37
                                    

"Ellerimi uzattığımda tuttuğum bilinmezlik senin karanlığındı ve san tutunamdım, en çok ihtiyaç duyduğum anda yok oldun sanki."

***

Soğuktan üşümüş ellerimi ısıttığım kahveyle gözlerim diğerlerinde gezindi, bugün okulda çok önemli şeyler olmadığından hepimiz rahattık. Seonghwa'nın derslerinin bitmesini beklemek biraz beni zorlasa da birlikte toplanıp geldiğimiz kafenin içi sıcacıktı. Yanımda oturan Seonghwa önünde açılı kitabı okurken Yunho'yla Jongho sohbet ediyorlardı. Ondan haz etmeyen Yunho'dan nasıl kurtulduğunu anlamadığım Jongho'dan öğrenmem gereken çok şey vardı. Wooyoung sipariş ettiği tatlısını yerken Yeosang onu izliyordu, ikisi de sakindi. Ellerimi yanaklarıma yerleştirerek girişe baktığımda birlikte içeriye giren Mingi'yle Hongjoong'u görmemle doğruldum. Ellerim masaya düşerken Seonghwa'yı kolumla dürttüm, gözleri beni bulurken gözlerimle gelenleri işaret ettim. Gözleri girişe yönelirken gülümseyerek kitabı kapattı, zaten Fransızca olan kitaptan hiçbir şey anlamayan ben kapağındaki yazıya dikkatimi verdim.

"Hoş geldiniz," diyerek onları selamlayan Seonghwa'yla kısa bir merhabalaşma töreni geçirdik. Hongjoong hiç sorgulamadan Jongho'nun yanına otururken, Mingi de Yunho'nun yanına yerleşti.

Jongho keyifle gülümsedi. "Şirketten kaçmak zor olmadı mı?"

Hongjoong yandan ona bakarak gülümsemesine karşılık verdi. "Annenden izin almak zor olmadı. Birisi ona detaylı bilgi vermiş."

"Kim acaba?" diyerek önündeki kahvesinden bir yudum alan Jongho eğleniyor gibi görünüyordu.

"Pekâlâ," dedim ellerimi masaya yerleştirerek. "Sanırım neden böyle bir buluşma düzenledik bilmek istiyorsunuzdur."

Herkes başını sallarken Yeosang elini sallayarak dikkatimi çekti. "İsterseniz ben anlatayım." Başımı sallayarak ona sıra verdiğimde kısaca kendisini tanıttı. "Merhaba. Ben, Kang Yeosang." Yanında oturan Wooyoung'u işaret etti. "O da Wooyoung."

Bana baktığında kısaca konuşmayı devraldım. "Sizinle görüştüğümüz son kafe maceramızı hatırlıyor musunuz?" Herkes başını sallarken Seonghwa sakince kahvesini içti, sakin tavrının nedenini çok iyi bildiğimden derin bir nefes aldım. "Sonraki gün kaçırıldım."

"Ne?"

Aynı anda soruyu sormalarıyla durumu açıklamaya çalıştım. "Yeosang'ın babası tarafından..." Ellerim birbirini bulurken gerginliğim arttı, başımı çevirip Seonghwa'ya baktığımda güç verircesine gülümsedi. "Sebebi... Kang Hansol ve Seonghwa'nın ailesi arasında düşmanlık var. Kendi ailesinin ölümünden onları sorumlu tuttuğundan Seonghwa'nın annesini, masum bir kadını ve Seonghwa'nın annesinin ailesini öldürdü."

"Filmlerden çıkmış gibi," dedi Mingi şaşkınlıkla.

Hongjoong onun aksine sakince çıkarımda bulundu. "Sizin fotoğraflarınızı da o mu yayınlattı?"

Başımı sallayarak onu onayladım. "Yeosang ve Wooyoung beni kurtardı. Karşılığında da biz onları Hansol'dan koruyoruz."

"Babandan mı kaçıyorsun?" diye sordu Mingi anlamamış bir şekilde.

Yeosang başını iki yana salladı. "Babamı durdurmak istiyorum. Yeterince zarar verdi. Onun annesini, masum bir kadını sırf kendi istediği için öldürdü. Adına intikam dese de yaptıklarını onaylamıyorum."

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin