"Paltonu as yukarıya üstlendiğin yüklerden kurtulmak istiyorsan eğer; çünkü insanlar görmediklerini yok sayarlar."
***
"Pekâlâ," dedi kollarını indirerek. "Işıkları açalım lütfen." Etraf aydınlanırken sahne ışıkları da yandı, sabah karşılaştığım adamın Drama dersine girecek profesör olması yeterince kötü değilmiş gibi fazla genç olması da beklenmedikti.
Sahne dekoru ışıkların açılmasıyla belirirken ortada, hemen profesörün arkasında yer alan üçlü eski tarz koltuk gözüme çarptı. Kırmızı renginin yanı sıra tahtadan yapılmış kısımlarıyla elli yıl öncesine ait bir his yayıyordu etrafına. Hemen yanında bir komedinle üzerinde lamba vardı. Koltuğun diğer tarafına bir vazo yerleştirilmişti, içerisinde de güzel çiçekler konulmuştu. Profesörün solunda, bana göre sağda bir dolapla askılara yerleştirilmiş kıyafetler vardı. Köstümler neden sahnedeydi bilmesem de hepsinin estetik bir yanının olduğunu görebiliyordum. Profesörün sağında, bana göre solda da bir masayla sandalye vardı. Masanın üzeri kitaplar, kâğıtlar, not defterleriyle doluydu ve içerisinde ufak katlanmış kâğıtlarla dolu bir fanus kenara yerleştirilmişti.
Profesör gülümseyerek eliyle hepimizi gösterdi. "Öncelikle dersimize Drama'nın temelleriyle başlamak isterdim ama müzik dalında olduğumuzdan temelleri uygulamalı olarak eğitmenin daha fazla yarar sağlayacağını düşündüm. Bu yüzden..." Elini ceketinin cebine atıp bir not defteri çıkardı ve not defterini açıp içinde biraz gezindi. "Bugün size ufak bir alıştırma ödevi vermeyi uygun buldum."
Önlerden bir kız elini kaldırıp izin istediğinde gözleri direkt oraya yöneldi ve başıyla konuşması için izin verdi. Kız oturduğu yerden, "Nasıl bir ödevden bahsediyorsunuz, Profesör Park Seonghwa?" diye sordu.
Profesörün gülümsemesi genişlerken masasına doğru yürümeye başladı, adımları sahne tahtadan olduğu için bütün salonda duyuluyordu. "Hepinize bir tema vermeyi düşünüyorum. Alacağınız temalara göre küçük bir oyun sergileyeceksiniz." Not defterini masaya koyarak fanusu eline alıp masanın ön tarafına yerleştirdi. "Elbette temalarınızı ben belirlemeyeceğim, tamamen şansınıza ne denk gelirse onu sergileyeceksiniz." Elini önlerde ona soru soran kıza uzattı. "Gelsene, seninle başlayalım."
Boğazını temizleyen kız tereddütle kalkıp sahneye çıktı, temasını seçtiğinde profesör ona adını ve temasını sorup not defterine bir şeyler yazdı. Muhtemelen herkese aynı şeyi yapmayı planlıyordu. Yunho beni beklemeden kalkıp sahneye çıkmaya hazırlanan öğrencilerin arasından geçerek yerini aldı. İkinci gönüllü olmasını hiç beklemediğimden olanlara sadece seyirci kaldım. Temasını alıp geri geldiğinde gülümsüyordu. "Profesör gerçekten sevecen." Ona yandan bir bakış atarak omuz silktim, umurumda değilmiş gibi davranmak kolay geliyordu.
Öğrenciler tek tek sahneye çıkarken kendimi hazırlayarak ayağa kalktım ve Yunho'ya temasını sormadan sahneye yöneldim. Profesör her öğrenciye gülerek yaklaşıyor, nezaketle onlara temalarıyla isimlerini soruyordu. Sahnedeki öğrenci inip benim sıram geldiğinde üzerime tuhaf bir gerginlik çöktü. Sahneye çıkan basamakları adımlayarak profesöre baktım, gözleri benim üzerimde olduğundan göz göze geldik. O an orada durup beklemek, belki de arkamı dönüp kaçmak istedim ama adımlarım beni onun yanına götürdü. Gülümseyerek eliyle fanusu gösterdi, yutkundum ve elimi fanusa uzatarak içinden ilk tuttuğumu çektim. Gözleriyle kâğıdı işaret ettiğinde gözlerimiz ayrıldı, parmaklarımın açtığı katlanmış kâğıda bakarak içinde yazan temaya baktım. Gözlerim hızlıca yazan yazıyı okurken içime büyük bir ağırlık çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...