11. BÖLÜM: "SECRET"

483 54 94
                                    

"Parlayan gökyüzünden akan şelalenin ucunda büyük bir gökkuşağı belirdi."

***

Aynada kendime bakarken dudaklarımın nedensizce yana kıvrılışını izledim, yanağımda oluşan derin çukurlar gülümsememi genişletirken mırıldanarak üzerime montumu geçirdim. Gamzelerimi görmeyeli uzun bir süre olmuştu, normalde aynada kendime bakarken mutsuzluğun zirvesinde olduğumu düşünürdüm ama şu an mutluydum. Elbette mutluluğumun sebebi okula gidiyor olmamdı, bu hissi okula başladığım ilk günden beri hissetmemiştim. Okula gitmekten mutlu olabileceğim on sekiz yıllık öğrenci hayatım boyunca sadece bir kere gerçekleşmişti, ikinciye gerçekleşmesi gir mucizeydi. Gülümsememi izleyerek geçirdiğim her dakikadan keyif aldığımı hissederek arkamı döndüğümde Yunho'nun şaşkın yüzüyle karşılaştım. Normalde yatağı tekmeleyerek kalkan, okula gitmekten yakınan oda arkadaşı ilk defa böyle gördüğünden onu görmezden gelecektim.

"Sen mutlusun," dedi gözlerini irileştirerek. "Her zaman mutsuz olan San'a ne yaptın? Söyle, hayatta mı?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım. "Tabii ki hayatta sevgili oda arkadaşım, onun yok olması imkânsız." Ellerimi montumun ceplerine yerleştirerek omuz silktim. "Sadece bugünlük izinli, o kadar."

Bileğine saatini takarken umursamaz bir tavır sergileyerek şaşkınlığından kurtuldu, ani değişimi merak uyandırsa bile kenara koyduğu montunu giyerek yatağından kalktığında biraz olsun kendimi dizginleyebilmiştim. "Seni böyle görmek tuhaf, ondan söylüyorum." Ona ciddi misin der gibi baktığımda güldü. "Ama yine de aynı San'sın. Sadece..." Eliyle beni baştan aşağıya gösterdiğinde tek kaşımı kaldırarak onu sorguladım. "Sadece bu San versiyon iki gini bir şey ve ben bu San'a da alışabilirim. O zamana kadar mutsuz San'ın yasını tutuyor olacağım."

Nefesimi vererek yurt odasının kapısına yöneldim. "Neden üzerime ölmeden toprak atıyorsun ki şimdi?"

Söylenmemle başını sallayarak beni onayladı. "Haklısın, önce öldürüp sonra seni gömmeliydim." Durup arkamı dönerek ciddi olup olmadığını kontrol ettiğimde gülerek yanımdan geçip yurt odasının kapısını açtı. "Sadece şaka yapıyorum, San. Senin modunu düşüren kişilerden birisi olabilirim ama mutsuz San'ı ben öldürmedim."

"Evet, ben yaptım," diyerek daha fazla saçmalamasını engelleyerek onu açtığı kapıdan dışarı ittim. Kendim de çıktığımda kapıyı kapatıp kilitledim.

Yunho ellerini yukarıya kaldırarak kendisini savundu. "En azından katili biliyoruz, değil mi?"

"Saçmalamayı kes," dedim koridorda yürümeye başlayarak. "Daha az saçmala, hatta direkt sus lütfen."

Kaşlarını kaldırarak anlamayan bir yüz ifadesiyle bana baktı. "Daha az mı saçmalayayım? O nasıl olacak?"

Elimle çenesine vurup başını önüne çevirmesini sağladım, ne yaptığımı anlamaya çalışarak yanımda yürümeye devam ettiğinde derin bir nefes aldım. "Sadece susmayı dene, Yunho. Başaracağına inanıyorum."

Bana yandan attığı senden nefret ediyorum bakışına hiç karşılık vermeden okula gitmenin mutluluğuyla yurdun merdivenlerinden inerken montumun cebinde hazır tuttuğum kulaklıklarımı taktım ve listemden en sevdiğim şarkılardan birisini açtım. Mutlu bir şekilde yurttan çıkıp yanımda yürüyen Yunho'yu kendi düşünceleriyle baş başa bıraktığımda o da beni umursamayıp arada sırada telefonunu açarak birileriyle mesajlaştı. Onunla arkadaşlığımızı seviyordum, asla birbirimize ne olduğunu diğeri anlatmaya karar verene dek sormazdık. Onun sevgilisinin kim olduğunu bu yüzden bilmiyordum, ailesiyle arasındaki ilişkiyi pek bilmiyordum. Aslında Yunho hakkında kişiliği dışında bildiğim fazla bir şey yoktu, o da benim kişiliğim dışında hayatım hakkında fazla bir şey bilmezdi. Biz birbiriyle çok kötü geçinen mükemmel arkadaşlardık.

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin