"Çiçeklerin serili olduğu gökyüzüne elini uzatıp gülümsedi, umut sanki oradaydı."
***
Arkama yaslanmış içeceklerin gelmesini beklerken kolunu Yuhho'nun omuzuna atmış Mingi'yi izliyordum. Yanımda oturuyorlardı, Mingi cam tarafında olsa da ikisinin gülerek Hongjoong'la sohbet ettiklerini görebiliyordum. Yunho'nun benimle arkadaşlığı bu kadar eğlenceli değildi, o etrafımdayken genelde ciddi olurdu ama bu sefer Jongho'nun burada olması bile gülmesine engel olamıyordu. Mingi'nin karşısına oturan Hongjoong onlarla konuşurken Seonghwa'yla ikisinin arasında arada sırada sohbete katılan Jongho biraz sıkılmış görünüyordu. Bazen yanında oturan Seonghwa'nın ne yaptığına bakıyor, sonra onu izleyen bana gözlerini çevirip göz göze geldiğimizde de kaçıyordu. Tuhaf bir ortamda olduğumuzdan sessiz kalmak dışında elimden pek bir şey gelmiyordu.
Garson içeceklerimizi getirdiğinde Mingi ona teşekkür edip Seonghwa'ya döndü. "Gerçekten çok genç profesör olmuşsun," dedi inanamayan bir ses tonuyla. "Senden sadece iki yaş küçük olmama rağmen ben doktoramı bile tamamlayamadım."
Seonghwa gülümseyerek sipariş ettiğini kahvesinin etrafına ellerini yerleştirdi. "Çok doğal," dedi gözleri benden başlayıp diğerlerinde gezerken. "Ben üniversiteden mezun olduğumda 16 yaşımdaydım, yarım yılda doktoram için gerekli tezi hazırlamıştım bile."
"Üstün zekâlı," dedim kısaca açıklayarak. Garsonun önüme bıraktığı çilekli süte bakarak mırıldandım. "Hatta bir dahi o, bu yüzden sorgulamak anlamsız."
"Sen bunu biliyor muydun?" diye sordu Jongho hemen, başımı sallayarak onu onayladığımda gözlerini kısarak bana baktı ama soru sormasına Mingi fırsat vermedi.
"Hongjoong da üniversiteyi çok erken bitirdi," dedi Mingi şaşırtıcı bir bilgiyi öne atarak. Hongjoong utangaç bir şekilde güldüğünde onu övmeye devam etti. "Önce anatomi, sonra fizyoloji okudu. İki defa üniversite bitirdi. Şimdi de bir şirkette çalışıyor."
"Henüz stajyerim," dedi Hongjoong, onun alçakgönüllü tavrına hayran kalmamak elde değildi. Benim lisede ve ortaokulda yaşadığım sorunlardan dolayı atladığım iki senem vardı ama Hongjoong iki üniversite bitirmişti.
Seonghwa gülerek onunla sohbet etmeye başladığında sütle dolu bardağa elimi uzatıp kıskanmanın anlamsız olduğunu kendi kendime tekrarlamaya başladım. "Gerçekten mi? O zaman sen de zeki olmalısın."
"Aynı yaştayız," dedi Hongjoong hepimizi bilgilendirerek.
Seonghwa'nın dudaklarına yerleşen gülümsemeyi izlemek dışında bir şeyler yapmak için gözlerimi etrafta gezdirdiğimde ikisinin arasında mekik dokuyarak arkasına yaslanan Jongho dikkatimi çekti, o da benim gibi bu durumdan rahatsız görünüyordu. Dudaklarım kısa bir süreliğine kıvrılıp normal halini aldığında Seonghwa başını eğerek Hongjoong'a baktı. "Ah, ben de senin gibi ikinciye okumak isterdim ama onun yerine dizilerde ve filmlerde rol almayı seçtim."
Yunho şaşkın bir şekilde konuşmaya daldı. "Profesör gerçekten rol aldınız mı?"
Başını sallayarak onu onaylayan Seonghwa kendisinden emin görünüyordu, ben konuşmada bağımsız takılsam da dün zaten onu araştırırken oynadığı dizilerle filmlere baktığımdan rahattım. "Evet, oynadığım yaklaşık on tane dizi var. İki tane de filmde rol aldım."
"Ne rolünde oynadınız?" diye sordu Jongho dikkatlerin başka yöne çevrilmesinden mutlu bir şekilde.
Düşünceli bir sesle mırıldanarak, "Hiçbir zaman başrol almadım," dedi, gözlerimi irileştirerek şaşırmış rolü yaptım. İçimden başrollerin her zaman diğer oyuncularla yakınlaştığı sahneler olduğundan hiç oynamamasının rahatlığını yaşarken, dışarıdan tamamen normal davranıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...