24. BÖLÜM: "RUMOR"

230 36 74
                                    

"Koşarken aldığım her nefeste ölmemin sebebi neydi? Neden ileriye attığım her adımın aslında beni geriye çekiyordu?"

***

Raflardan birine yerleştirdiğim diğer kitapla gözlerim dalgın bir şekilde elime kaydı, tuttuğum yaklaşık üç kitabın nereye konması gerektiğini düşünerek kendi kendime mırıldandım. Okula geldim geleli öğrenciler neden üç gün olmadığımı, Cumartesi günü yapılan ek derslere de gelmediğimi, bunun tuhaf olduğunu söyleyip duruyordu. Modern Dans dersinden bu yüzden koşarak kaçmak istemiştim çünkü aynı grupta olduğumuzu hiç fark etmediğim Wooyoung'un bana alttan bakışları, gerçekleri bilmesi sinirlerimi bozuyordu. Yeosang'ın bu okula başlamasıyla kendisinin benden daha çok odaklanması gereken sorunları da vardı, Seonghwa'ya yapılan forumdaki yorumların bir benzerleri şimdi Yeosang'a yağıyordu. Wooyoung bir saniye olsun onu yalnız bırakmasa da forumda fotoğraflarını paylaşıp prense benzeten öğrencileri sayamazdım bile. Onların ikisinin arasında her ne geçiyorsa umurumda değildi ama Wooyoung'un yazılanları okumasını tavsiye etmiyordum. Seonghwa hakkında yazılanları okumak hâlâ sinirlerimi bozan bir şeydi çünkü.

Başka bir kitabı daha rafa yerleştirdiğimde, "Artık anlatmayacak mısın?" diye soran Yunho'ya döndüm. Onu kütüphaneye sürükleyerek bana yardım etmesini söylemiştim, yaklaşık beş gündür görüşmediğimizden olanları bilmeye hakkı vardı.

"Peki," dedim derin bir nefes alarak. Hayatımın tehlikede olduğunu, psikopatın tekinin oğluyla en yakın arkadaşının okulumuzda okuduğunu ya da Nana'nın Mingi'yle ilişkisini bildiğini ona nasıl söyleyecektim bilemiyordum. Hızlıca başka bir kitabı yerine yerleştirirken uzatmadan söyleyiverdim. "Kaçırıldım."

Yan gözle tepkisini kontrol ettiğimde önce şaşırdığını gördüm, sonra kaşlarını çatarak gülmeye başladı. "Şaka, değil mi?" Sorusunu umursamadan kucağında tuttuğu kitaplardan birkaç tanesini alıp yerlerine yerleştirmeye devam ettim.

"Değil."

İnanması için onu zorlamayacağım konusunda kendimle anlaşırken Yunho şaşkınlıkla başını uzatarak, "Şaka yapıyorsun!" dedi. Ona bundan sonra muhtemel ihtimal Hansol'un hedef listesine konabileceğini de söylemeliydim. "Senin baban tekvando eğitmeni değil miydi? Sana da öğrettiğini söylemiştin?"

Aklıma gelen anılarla güldüm, Yunho'yu yurda ilk taşındığımda bana bulaşmaması için bu şekilde tehdit ederdim. Derin bir nefes alarak, "Dört kişilerdi!" dedim itiraz ederek. "Bayılttılar beni! Sokak dardı, kaçamadım da. Ayrıca götürdükleri de yer de öyle bağırsam insanların duyabileceği bir ev değildi." Bıkkınlıkla yerleştireceğim kitapları masaya bırakarak beni şaşkınlıkla dinleyen Yunho'ya gözlerimi diktim. "Yalan söyler gibi bir halim mi var seni serseri?"

"Hayır," dedi hızlıca. "Ama seni kim, neden kaçırsın?"

Ona tamamen katılmak istesem de başıma bir kere geldiğinden elimi sandalyeye yerleştirerek nasıl anlatacağımı düşündüm. "Çünkü..." Aklıma gelen şeylerle gözlerimi kapatıp açtım. "...beni Profesör Park Seonghwa yüzünden kaçırdılar."

"Hadi, canım!" dedi Yunho tamamen dehşetle. "Şaka yapmıyorsun, değil mi?" Gözleri irileşirken dudakları aralık kaldı. "Yoksa siz yasak ilişki yaşarken onun babasına yakalandınız da, sizi ayırmak için babası seni mi kaçırdı?"

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin