"Kimsenin izinden yürümeyen ben arkandan bakar olmuştum, sırf seninle beraber yürüyebilmek için."
***
Elimi tutan Hongjoong'un eline arada sırada bakıp gülümsemeden edemiyordum, onu götüreceğim yeri bilmediğinden başlangıçta Yunho ve Mingi'den ayrılmak istememişti ama onu ikna etmeyi başarabilmiştim. En büyük eğlencelerimin toplandığı harika bir gün geçirmiştim, bu yüzden kendimi tamamen Hongjoong'a ayırmak için iyi sebeplerim vardı. Birlikte büyük bir binaya doğru ilerlerken onu durdurdum, karşıya geçmek istediğimi anladığını gösterircesine yanımda durdu. Onun zeki olmasına bayılıyordum, söylemeden her şeyi anlayabiliyordu. Anlayamadığı tek şeyin ilişkiler olduğunu düşünerek arabaların yokluğunda onunla birlikte karşıya geçtik, en azından beni kabullenmesini sağlamıştım. Bana karşı bir şeyler hissettiğinden emindim ama bunu nasıl ortaya çıkartabileceğimi bilmiyordum.
"Jongho," diyerek bana seslendiğinde ona döndüm.
"Bir şey mi oldu?" diye sordum hemen, gözlerini devirerek başını iki yana salladı.
"Daha ne kadar yürüyeceğiz?"
"Geldik bile," dedim önünde durduğumuz büyük binayı göstererek. İlk beş katı eğlence merkeziydi ve aileme aitti, bunun yardımı oldukça dokunmuştu tabii.
Birlikte binanın girirşine yöneldiğimizde güvenlik görevlileri saygıyla başlarını eğerek bizi karşıladı, Hongjoong kaşlarını çatıp bana baksa da çok yadırgamaması için içimden bildiğim bütün duaları okudum. Artık hangisi işime gelirse tutması için bile dua okudum, o derece. Heyecanla onu giriş katından üçüncü kata kadar çıkan merdivenlere yönlendirdim, sorgulamadan benimle birliktr merdiven basamaklarını çıkmaya başladı. Yavaş olmaya özen göstererek yürüdüğüm basamaklar bittiğinde onu bir sürü odayla dolu koridora çevirdim.
"Burası neresi?" diye sorduğunda gülerek omuz silktim.
"Tamamen bize ait bir kareoke katı!" dedim heyecanla açıklayarak.
Bana gözlerini irice açıp baktığında onu umursamadan sağdaki ilk kapıdan içeriye geçirdim, pek itiraz edemese de sıcak odaya girdiğinde ben kapıyı kapattığımda sorgulayıcı bakışlarının hedefi oldum. O da beni umursamadan içeride yürüyüp oturmak için yerleştirilen yumuşak küçük koltuklardan birine oturdu. Önündeki şarkı listesini eline alıp içeriğine baktığını gördüğümde gülümseyerek yanına geldim.
"Bu ilk randevumuz sayılır," dedim onun yanına oturarak.
Şarkı listesini bırakıp bana döndü. "Pek sayılmaz, beni buraya kaçırdın."
"Kendi isteğinle geldin bir kere!" diyerek itiraz ettiğimde dikkatle yüzümü inceledi. Onun bu dikkati altında nefes alamadığımı hissederken önüme dönerek şarkı listesini elime aldım.
Yutkunarak şarkılara bakmaya başladığımda, "Daha önce hiç birisiyle randevuya çıkmadım," dedi arkasına yaslanırken. Şaşkınlıkla ona döndüğümde beni umursamadan anlatmaya devam etti. "Lisede herkes randevuya çıkmayı büyük bir şeymiş gibi görürdü ama ben ilgilenmezdim. Dersler daha çok ilgimi çekerdi."
"Bazen gerçekten şaşırıyorum," dedim gözlerimi kısarak.
"Neden?" diye sordu bana dönerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanficSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...