10. BÖLÜM: "REALITY"

407 60 105
                                    

"Hayallerimden düştüğüm gerçeklerin acısı bir kenarda bekliyordu, sanki geleceğimi biliyormuş gibi."

***

Gri kaldırımlarda attığım her adımda tedirgindim, tanıdık sokaklar nefes almamı zorlaştırıyordu. Duraktan buraya kadar zar zor yürüyebilmiştim, yön tarifi aldığım telefonumdan gelen sesleri dinleyerek döndüğüm sokakla donakaldım. Çocukların oynayıp eğlendiği eski tarz parkı gören gözlerim oradan ayrılmadı, adımlarım parka yönelirken yön tarifinin gösterdiği yola döndüm. Parkın sol tarafına giden yol tarifinden dolayı iyi hissetmiyordum, o parkın benim için anlamı büyüktü ve şimdi etrafından dolanmak zorundaydım. Eskiden oturduğumuz evin girişi gözüme takıldığında yön tarifini tekrar kontrol ettim. Adresi öylece girip gelmek aptallıktı bana göre ama başka çarem yoktu. Park Seonghwa bana gelmekten başka seçenek bırakmamıştı.

Tanıdık gelen bir dondurmacının önünden geçtiğimde biraz ileride bildiğim o sakağa dönen yön tarifiyle kalbimin sıkıştığını hissettim. İçimden gelen bütün sesler kaçmamı söylerken Seonghwa'nın verdiği adrese gitmemi söyleyen sadece içgüdülerimdi. Yön tarifine uyarak girdiğim sokakla adımlarım duraksadı, çocukluğumun geçtiği sokağa öylece bakıp gözlerimi yolun sonuna çevirdim. Boğazım uzaktan gördüğüm evle düğümlenirken titrediğimi hissettim ama soğuktan değildi, heyecandan da değildi. Gözlerimi yön tarifine çevirdiğimde yolun sonunda bittiğini görmemle gözlerimi kapatıp birkaç saniye sakinleşmek için bekledim. Gözlerimi açtığımda daha kararlıydım, yolun sonuna doğru yürümeye devam ettim. Attığım her adımda hatırlamak istemediğim güzel anılar akın ediyordu, kulaklarımda mutlu çocukluğumun kahkahalarının yankılandığı adımlarım yolun sonunda durdu.

Gözlerim yön tarifine kayarken adresle evin ionumunun uyuşması bende ağlama hissi uyandırdı ama tek damla gözyaşı dökmeden dış kapıya yaklaşıp zili çalmakla yetindim. Bir kadın sesi beni karşıladı. "Buyurun?"

Derin bir nefes alarak cesaretimi topladım. "Ben, Choi San. Profesörün öğrencisiyim."

"Ah, geleceğiniz söylenmişti," dedi kadın, sesinde aceleci bir tonlama yer almıştı. Dış kapı açılırken içeriye adım atmaya korktuğumu fark ettim ama yine de kendimi tutamadan evin bahçesine doğru yürüdüm. Çiçeklerle süslü bahçesinde bir sürü ağacın var olduğu evin açılan kapısına çevirdim başımı, hizmetçi kıyafetleri giyen bir kadın gülümseyerek eğildi. "Hoş geldiniz, efendim. Küçük Bey salonda beklemenizi söyledi, birazdan gelecek. Lütfen içeriye geçin."

Tek seferde hizmetçinin söylediklerini bir kenara bırakarak soğuk havadan sıcak evin içine geçtim, kadın ben girdiğim gibi kapıyı kapatıp önüme geçerek salonun yerini gösterdi. Ne yapacağımı bilmeden onun gösterdiği tarafa giderek eski tarzın hâkim olduğu salona girdim. Gözlerim etrafta gezinirken koyu tonların hâkim olduğu salonda modernlikle eski tarzın arasında kalmış mobilyalara hayran kaldım. Duvara yaslanmış vitrini gördüğümde o tarafa yöneldim, üzerinde çerçevelenmiş bir sürü resim vardı. Gözlerim evli çiftin eski fotoğrafından muhtemelen profesörün bebekliğine kadar fotoğrafları incelerken kucağına aldığı iki çocuğa sıkıca sarılıp gülümseyen kadını görmemle donakaldım. Çocukların ikisi de gülümsüyordu, kadına sıkıca sarılmışlardı.

Kalbimin büyük bir acı hissinin altında ezildiğini hissederken sağ gözümden düşen sıcak yaşla elim fotoğrafa gitti. Çerçevelenmiş fotoğrafı almamı engelleyen şey onun sesiydi. "Annem çok güzel bir kadındı, değil mi?" Başımı çevirip sesin geldiği tarafa döndüğümde karşılaştığım Seonghwa'yla diğer gözümden de sıcak gözyaşı aktı.

UNFORGETTEBLE | SANHWAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin