"Fotoğraflarda soluk çıkan yüzüne kondurduğun her gülümsemede hayat bulan bir kalbe sahipti."
***
Rengarenk çiçeklerle süslenmiş bahçenin soğuk havalardan dolayı solgunlaşan görüntüsüne bakmaya dayanamadığımda çizim defterime çizdiğim kuşun kanatlarını detaylandırdım. Yunho yanımda oturmuş bu soğukta neden dışarıda olduğumuzu sorguladığı uzun dakikaların ardından onu sakinleştiren telefonuyla ilgileniyordu. Kütüphanede yaklaşık yedi yüz kitabın içeriğinde gezerek aradığım tiyatro oyununu hâlâ bulamamam ya da o günden sonra beni gördüğünde selam vermek dışında yüzüme bile bakmayan Park Seonghwa'yı hatırlamak istemiyordum. Yine onu kendime hatırlattığımı fark ettiğimde kuşun kanatlarına eklediğim çizgileri belirginleştiren elim durdu, parmaklarımla sıkıca kavradığım kalemden dolayı uçları bembeyaz görünüyordu.
Pekâlâ, kabul ediyordum, benim hatamdan dolayı biraz fazla yakın bir durumda kalmıştık ama aniden beni görmezden gelmesini gerektirecek bir şey yapmamıştım ki. Ayrıca utanıp diğer tarafı görmezden gelmesi gereken kişi bendim, nasıl o beni görmezden gelip rahatına bakabilirdi? Can sıkıntısıyla başka bir sayfaya geçip karalamaya başladım, boş sayfaya attığım her çizgide daha da sinirleniyordum. Park Seonghwa beni delirtiyordu, kesinlikle. Arkadaş olabileceğimizi söyedikten sonra neden beni görmezden gelmeye başlamıştı veya neden onun sadece selam verdiği bir öğrenciye dönüşmüştüm bilmek istiyordum. İki hafta geçmesine rağmen hâlâ onunla bunu tartışabileceğim bir yol bile bulamamıştım. O okula geleli üç hafta olmuştu ve yakında birinci ayına girecekti. Odasına öğrencileri almıyordu, çoğunlukla öğrencilerle ders dışı fazla konuşmuyordu da.
Defteri masaya bırakarak nefesimi verdiğimde karşımda telefonuyla ilgilenen Yunho'nun dikkatini çektim. Telefonunu bir kenara bırakarak bana döndü. "Ne oldu? Yine sıkılmış görünüyorsun."
"Mutsuzum," dedim uzatmadan. Son günlerde can sıkıntımın mutsuzluğa doğru yol aldığını hissedebiliyordum, nedense beni görmezden geldiği her seferde sinirlenmemin altında bu yatıyordu.
Yunho gülerek telefonunu kenara çekti. "San sen hep mutsuzsun."
Söylediği şeyle kalemimi defterin üzerine sertçe bıraktım, şaşkınlıkla irileşen gözlerimin yanı sıra bütün sinirim yine ortaya çıkmıştı. "Ya, bana bak, sen..." Fazla oluyorsun demek istememe rağmen donakaldım, aklıma dolan anıyla başa çıkmaya çalışarak boğazımı temizledim. "Çok oluyorsun, ben her zaman mutsuz falan değilim. Arada mutlu olabiliyorum."
Kaşlarını kaldırarak cidden mi der gibi baktı. Ben de kaşlarımı kaldırarak sen ne sandın der gibi baktım. Beni umursamadan güldü. "Ya, bak, geçen gece dram filmi izlememesine rağmen komedi filminin tamamında hıçkırarak ağlayan ben değildim, tamam mı?"
Ona tamamen şok olarak baktığımda gözleri arkamda bir noktaya odaklandı, refleks olarak ben de o tarafa baktığımda olduğu yerde durup bizim bulunduğumuz tarafa bakan Park Seonghwa'yla karşılaştım. Gözleri dirket gözlerimi bulduğunda başını eğerek kaldırımla bakıştı ve ana binaya doğru yürümeye devam etti. Her adımını izleyerek arkasından bakakaldım, alnını örten saçlarından başlayarak her zaman taktığı gözlüğe kadar aynıydı. Siyah bir gömlek, siyah kot pantolon ve kot ceket giymişti. Kırmızıyla siyah çizgilerden oluşan zarif atkısı da boynundaydı. Onu ne zaman görsem benden böyle kaçmasına alışmaya başlamıştım, alışmak beni görmezden gelmesinden daha fazla canımı sıkıyordu.
Önüme döndüğümde Yunho'nun sorgulayan bakışlarıyla karşılaştım. Ona ne var der gibi baktığımda dayanamadı. "Senin profesörle aranda ne oluyor gerçekten merak ediyorum. Birkaç hafta önceye kadar yanında tuttuğu tek öğrenci sendin, şimdi sana bakmıyor bile." Ona tepkisiz bir yüzle baktığımı görünce rahatsız hissettiğini belli eden gülümsemesiyle sözlerini toparlamaya çalıştı. "Yani, demek istediğim..." Başaramadığında nefesini vererek pes etti. "Bilemiyorum, onunla yakın görünüyordunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...