"Cevaplar ararken yeni sorular bulmak gibiydi seni sevmek; asla cevapları bulamadığım gibi, yeni sorularla gelirdin bana."
***
Okuduğum kitabın sayfalarının arasında gezerek kaldığım yeri bulmaya çalıştım, akşam yemeği geçtikten sonra herkes odalarına dağıldığından yapacak bir şeyler arayıp kendimi getirdiğim kitapların arasına atmıştım. İki tanesini çoktan okumayı bitirdiğimden geçtiğim üçüncü kitabın sayfalarının arasında gezerken kendi kendimi yarın sabah yapılacak kahvaltıyı düşünmekten alıkoymaya çalışıyordum. Jongho'nun annesi akşam yemeği boyunca Hyeyeon'dan bahsedip durmuştu, Jongho'yla küçüklüklerinde oynadıkları evcilik oyunlarından bahsetmişti. Hyeyeon'un anne, Jongho'nun baba, Hyeyeon'un abisinin de çocuk olduğu oyunlardan bahsetmesi nedense hoşuma gitmezken hiç konuşmamıştım. Kaldığım yeri bulamadığım kitabı bıkkınlıkla kapatıp aniden yükselen sinirlilik durumuma gözlerimi devirdim, neden sinirlerimi bozuyordu bilmiyordum ama Jongho'nun annesinin onlardan bahsetmesini sevmiyordum.
Başımı yatağın başlığına yaslayarak tavanı izledim bir süre, kitap öylece kucağımda duruyordu. Jongho konusunda ne yapacağımı bilmiyordum, bana sorduğu soruya cevap vermemi isterse yapacağımı da bilmiyordum. Başımı bir yerlere vurma isteğini görmezden gelmeye çalışarak gözlerimi kapattığımda kapının açıldığını belli eden sesle tekrar açtım, kapının kapanma sesi gelirken gözlerim kapıya yaslanarak beni izleyen Jongho'yla buluştu. Sessizce beni izlerken gülümsedi, ona neden burada olduğunu sormak istesem de bir süre sessiz kaldım. Kucağımdaki kitabı yan taraftaki komedine bırakarak oturduğum yerde kıpırdandım, bazen beni izlemesi ne kadar hoşuma giderse gitsin böyle yapmasını istemiyordum. Başımı yasladığım yatak başlığından çekmeden ona çevirdim, gözlerim gözlerini bulurken iç geçirdi.
"Neden buradasın?" diye sorduğumda yaslandığı kapıdan ayrıldı. Gözlerini odada gezdirerek yatağa yaklaşmaya başladığında gerildiğimi hissettim, yaptığı her şeyin üzerimde küçükte olsa bir etkisi vardı.
"Uyuyamadım," dedi en sonunda bana dönerek. "Neden bil bakalım?" Sorusuna verecek cevap ararken beni izledi, bulamadığımda da güldü. "Seni düşünmekten uyuyamıyorum."
Gözlerimi kısarak ona baktım. "Gerçekten mi?" Buna inanacağımı sanıyorsa yanılıyordu, yanıma gelmek istediği için burada olduğunu biliyordum. Beni umursamadan yatakta yanıma oturarak sırtını başlığa yasladı, elleriyle yan taraftaki yastığı alıp kucağına yerleştirdi. Kolları yastığı sararken gerçekten uyuyamamış gibi görünüyordu.
"Neden inanmıyorsun bana?" diye sorduğunda nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Yastığa başını yaslayarak bana döndüğünde gözlerimi gözlerinden ayıramadım. "Odadaki kokulu mumlar yüzünden uyuyamadım."
Gerçeği söylediğinde gülerek derin bir nefes aldım. "Başından beri gerçeği söylesen inanırdım."
Başını iki yana sallayarak elleriyle yastığın üzerinde ritim tutmaua başladı. "Bahsettiğim şeyin sadece buraya gelmemle alakası olmadığını biliyorsun." Kaşlarımı çatarak ne demek istediğini düşündüğümde gözlerini kapatıp mırıldandı. "Neden seni sevdiğime inanmıyorsun?" Buraya gelmesinin tek sebebinin kokulu mumlar olmaması inanılmazdı, aslında ilk söylediğinin de yalan olmadığını anlarken gözlerimi kırpıştırdım.
"Bu..." Karmaşık bir durumdu, beni sevdiğine inansam bile onunla birlikte olmamızın bir yolu olduğuna inanmıyordum. Kısa süreli bir ilişki olurdu, asla birbirimizi mutlu edemezdik. Ailelerimizin de bu duruma kolayca onay verip bizi destekleyeceğini sanmıyordum, ayrıca ona karşı ne hissettiğimi de bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNFORGETTEBLE | SANHWA
FanfictionSan sanat okulunda okuyan normal bir üniversite öğrencisidir. Ana dalı müzik olmasına rağmen bir gün Drama dersi zorunlu hale getirilir. Ayrıca Drama dersine kendisinden yalnızca 2 yaş büyük bir profesör giriyordur. Hem son sınıf olmasının getirdiği...