Bölüm 45

621 32 2
                                    

Yusuf Ali Asaf

"Beğendin mi?" Kapıdan gelen sesle o yöne döndüm. Kollarını göğsünde çarprazlayarak kapıya dayanıyordu.

"İlgimi çeken bir şeyler olduğunu inkar edemem." dedim kitaplarına bakarak.

"Mesela?" diyerek bana yöneldi.

"Mesela..." Gözlerim isimleri tararken Çocuk Psikolojisi'nde takıldı. "Çocuk Psikolojisi..."

"Hım..." diyip kitabı raftan alıp bana uzattı. "Çocuklarla mı ilgilenmeye başladın?" Tek kaşını kaldırdı.

"Yalnızca bu konudaki cahilliğimi fark edip gidermeye karar verdim." Bana bu aralar daha sık gösterdiği samimi gülümsemesini armağan etti.

"Bunu duyduğuma sevindim. Onlarla da iyi anlaştın. Seni sevdiler."

Dediğine güldüm. "Sevmekten ziyade korktular bence."

Kahkahası odayı doldururken "Tabii ki korktular. Kendilerinin kaç katı adam vardı karşılarında. Çok normal. Ama seninle oynayınca gördüler ki öyle korkulacak da bir şey yokmuş." dedi, sözlerinin sonunda kahkahası manidar bir tebessüme dönüşmüştü.

"Beni sevdiyseler ne mutlu bana!"

"Çok mutlu sana."

Hint dizilerindeki kadar uzun olmasa da uzun sayılabilecek bir bakışmadan sonra ben masasının yanındaki kitaplara bakınırken o da masasında bağdaş kurup beni izledi ve yorumlar yaptı.

"Bunu yapman beni çok sevindirdi."

Kitaptan bakışlarımı çekip ona yönlendirdim. "Neden?"

"Çoğu insan çocuklar hakkında hiçbir şey bilmeden anne baba oluyor ama sen şu an bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsun. Bu çok mutluluk verici!" Sözlerinde samimi olduğunu ikimiz de biliyorduk.

"Bir şeylere hazırlıksız yakalanmayı sevmiyorum. Çocuklarımız olduğunda antremanlı olmam ve yapabileceğim konusunda fikirlerimin olması için öğrenmem gerekiyor." Bir şey dememek için dudaklarını bastırdı. Ne diyeceğini bilsem de ses etmedim.

Uzunca bir süre ikimiz de o odadan çıkmadık. Muhabbetimiz orada bitmişti ama kitap okumaya geçmiştik ikimiz de.

♂♂♂

"Gerek yok bunlara. Zaten onlar getirecekler yiyecek ve içecek." dedim kurabiye yapan Afitap'a.

"Olur mu öyle şey? Yapabiliyorken yapalım işte. Hem benim de canım çekiyordu ne zamandır, hep erteliyordum." dedi önüne gelen saçı ittirerek.

Arkasına gittim. "Rahat dur da saçını toplayayım yoksa bir ömür canın kurabiye çekmeyecek." diyip dışarıda kalan saçlarını önce parmaklarımla topladım, daha sonra da saçındaki tokayı çekip güzelce bağladım. İki turdan sonra "Çok mu bol, bir tur daha döndüreyim mi?" diye sordum.

Bir nefes patladı dudaklarının arasından bir süredir nefesini tuttuğu için. Bu dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu. "İyi böyle."

Saçını bırakıp etrafa saç düşmüş mü diye baktıktan sonra onun yanına geçtim. "Ben de yardım edeyim."

"Olur, hem daha çabuk biter." diyip hamurdan bir parça alıp şekil vermeye başladı.

Ben aynısını denerken çok becerebildiğim söylenemezdi. Birkaç denemeden sonra işlem fazlasıyla zamanımı da aldığı için "Niye böyle yapıyoruz ki? Çiğ kofte gibi elimizde sıkıp sıkıp atalım." gibi bir öneri sundum.

Gözlerini devirdi. "Öyle şey mi olur?"

"Yaparsak olur." Elimle hamuru kapıp sıktım. Tüm gücümle sıkmış olmalıyım ki sadece parmak aralarımda parçacıklar kalmıştı yalnızca.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin