Bölüm 62

690 29 4
                                    

Yusuf Ali Asaf

Afitap'ın canımı çıkarmasıyla geçen birkaç günden sonra işe gitmesiyle sıkıcı günler başlamış oldu. Spor yapayım diyordum ama omzumdan dolayı ekstra dikkat etmem gerekiyordu ve benim yapabildiğim, yürümekti. Tüm gün de yürüyemezdim!

Annemlerin can olsun diye yaptırdığı yemeklerden artık gına gelmiş, kemik suyu çorbası kusmama ramak kalmıştı. Bir tık kadar...

Kendimi iyi hissettiğim bir gün artık evden çalışmaya karar verdim, şirkete gitmeye ne annem ne de Afitap izin verirdi ama en azından evimden çalışabilirdim. Ceren'i arayıp eve gelmesini ve gerekli dosyaları da getirmesi gerektiğini söyleyip kapattım. Bir takım seçip kendime, gömleğimi giymeye başladım. Altına pantolonu da giyince çalışma odasına doğru gittim. Koridorda ilerlerken annemle karşılaştım.

"Bir yere mi gidiyorsun, oğlum?" dedi sinirli bir yüz ifadesiyle.

"Çalışma odasına gidiyorum, anne. Ceren gelecek, oraya yönlendirirsiniz." diyip gitme niyetim vardı ama önümü kesti.

Yüz ifadesi değişmemişti. "Çalışacak mısın?"

"Evet, güzelim. İyiyim ben, yormayacağım kendimi de merak etme."

"Olur mu öyle şey, oğlum? Git yat yatağına. Sıkıldıysan bizim yanımıza gel."

"Sultanım, iyiyim ben." dedim, alnından öpüp çalışma odasına geçtim.

Kısa süre sonra Ceren de geldiğinde çalışmaya başladık. Arada ağrım olunca biraz dinlenip öyle devam ediyorduk. Uzaktan erişim sayesinde iş yerindeki bilgisayara erişimimiz de olduğu için işimiz daha stabil bir şekilde ilerleyebiliyordu.

Kapının kırılacak gibi açılmasıyla kafalarımız oraya döndü. Sanki fuhuş operasyonundaymış gibi girmiş, Ceren'le beni yatakta basmış gibi bir ifadeyle bize bakıyordu Afitap.

"Siz ne yapıyorsunuz burada?" diye tısladı.

Sakin bir şekilde kalktım. "Çalışıyoruz, güzelim." Ceren'e gitmesini istediğim bir baş hareketi yaptığımda dosyaları toplamaya başladı. "Dosyalar kalsın, devam edeceğiz." dediğimde "Ne çalışması, Asaf?" diye cırladı.

Ceren'in odadan çıkmasını bekleyip kapıyı kapattım. O da bunu bekliyormuş gibi, başladı bağırmaya. "Daha hastaneden çıkalı kaç gün oldu da sen çalışmaya çalışıyorsun, Asaf?"

"Sen neden gelmiştin?" dedim. İşte olması gerekiyordu.

"Sorun bu mu şimdi? Ama buysa söyleyeyim! Bir şey unutmuşum ve onun için gelmiştim öğle aramda, hem de seni kontrol ederim diye ama gördüğüm manzaraya bak!" dedi masayı göstererek.

"Korumalara söyleseydin." dediğimde "Kusura bakma, aklıma gelmedi, hazır ekstra boşluğum varken gelmek istedim." diye tersledi beni ama gidip gelmesi 4 saat sürerdi. Yine de onu daha da harlamamak için sustum fakat o bu aralığı üzerimi ve masayı incelemekle harcadı. Yüzü daha da gerilirken "Bir de giyinmiş işe gider gibi!" diye tısladı. "Dosyalara bak, ulaşamamış boyuna!"

Masadan başını çevirip bana baktı aniden. Ruh hâlinin değişikliği çevresine yaydığı enerjiyi de etkilemişti. "Sen ne yaptığını zannediyorsun ya?" diye bağırdı. Gözleri dönmüştü. "Çocuk gibisin, Asaf! Yapacağın tek şey sana söylenenleri yapmak ve kendine zarar verecek hareketlerden kaçınmak. Bu kadar! Ama sen ne yapıyorsun? Sanki özellikle 'Bana ne zarar verebilir? Ne kötüdür acaba?' diye düşünüp onları yapıyorsun!"

"Sakin olur musun lütfen?" dedim yumuşak bir tonda.

"Sakin falan olamam ben! Sevdiğim adam kötü olmak için elinden geleni yaparken sakin falan olamam! Bak, Yusuf Ali Asaf Demirkıranoğulları!" Yavaş yavaş üzerime gelirken düşünebildiğim tek nokta sevdiğim adamdı. "Beni raydan çıkarmayı hiç istemezsin. Seni uyarıyorum:" Parmağını sağ göğsüme vurdu tehditkâr bir biçimde. "Benim, annenin ve doktorun sözünden çıkmayacaksın. Çıktın mı? Sonucuna katlanacaksın." Kapı eşiğindeki çantasını aldı. "Ben şimdi işe gidiyorum. Ne gün içinde annenden olumsuz bir haber alacağım ne de akşam geldiğimde olumsuz bir rapor..." Gözlerimin içine baktı. "Anlıyor musun?"

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin