Yusuf Ali Asaf
Günler birer birer gerimizde kalırken ameliyata az bir süre kalmıştı. Afitap daha da dengesiz olmuştu; ya aşırı sakin, kabullenmiş ya da panik halindeydi. Doktor bir sıkıntı olmadığını söylese de içine su serpemiyordu. Erken fark edildiği için şanslı, tehlikeli bir yerde olduğu için şanssızdık ama ümitsiz olmak da mantıksızdı.
İşlerimi halledip eve geçerken birkaç gün sonraki ameliyattaydı aklım. Annesi ve babasına haber vermeliydim. Onların da bilmeye hakkı vardı neticede.
Eve girdiğimde içeriden sesler geliyordu. Çok dikkat kesilmeme gerek kalmadan "Dayııııı!" diye gelen Berat, üzerime atlamış, son anda tutmuştum. "Hoş geldin, dayı." diyerek ağzı yırtılırcasına gülen yeğenimin yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Ya dayıııı!" diye bana kızdı.
"Kaytarmayın, Berat Bey!" diye mutfaktan bağıran Afitap'a kaşlarımı çattım. Neler dönüyordu burada?
Üzerine taktığı önlüğü ve sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çatmış Afitap, kısa bir an kaşlarını düzeltip hoş geldin dedi ve hemen eski haline döndü.
"Ama şefim, dayımı da mı karşılamayayım?" Dudaklarını bilerek büzmüş, ağlamaklı ses çıkarıyordu.
Ulan velet!
İşaret parmağını keskin bir netlikle kaldırdı. "Bir yamak, yemeğini yarım bırakıp asla gitmez. Şimdi düş bakalım önüme." deyip arkasına döndü ama bacağı hareket edemeden vücudu öne atıldı. Düşmese de bir süre öyle kaldı. Eliyle bacaklarını kavradı.
İvedilikle Berat'ı yere bırakıp poposuna vurdum ve "Bir yamak mutfağa asla ustasından sonra girmemeli." diyerek gönderdim. Hemen Afitap'ın koluna girip "İyi misin?" dedim. Başını yerden kaldırmadan kafasını salladı. "Az kaldı, hepsi geride kalacak."
Kısa süre sonra normale dönüp o mutfağa geçtiğinde ben de ablamın yanına gittim.
"Ben de diyorum herhalde karısını bırakıp bana gelemedi." Ona kocaman gülümseyip onun da yaptığı gibi kollarımı açtım ve bana küçük gelen vücudunu sardım. Saçlarına bir öpücük kondurdum. "Ne yapayım karım ablamdan tatlıysa?"
Belimi çimdikleyip "Ohoooo! Daha iki günlük gelin bu hâle getirdiyse oğlumuzu, biz annemle yandık vallahi." dedi. Sahte siniri keyfimi daha da yerime getirdi.
"Hemen görümcelik ha?"
"Yok, canım, ne görümceliği? Sevgi bu, sevgi."
Dediğine gülümseyip son kez saçlarını koklayarak öpüp ayrıldım. "Eniştem nerede?"
"Gelir birazdan herhalde. Trafiğe takılmıştır."
Onu onaylayıp "Ben bi' duş alıp geleyim o zaman." sözlerimden sonra banyoya attım kendimi.
Hemen çıkayım diye acele ederken kıyafetlerimi yanımda getirmeyi unuttuğumu fark ettim. Yine de önce havluyla ve ardından da saç kurutma makinesiyle saçımı biraz kuruttuktan sonra dışarı çıktım. İç çamaşırından sonra tişört ve kot da seçecektim ki çalan kapıya gayri ihtiyari "Gir." dedim. Afitap'ın gözleri, odada ilk beni aramış, bulunca da kocaman açılmıştı. Hemen arkasını dönüp "Asaf!" diye kızdı. "Madem müsait değilsin, söylesene."
Ensemi kaşıdım. "Kusura bakma ya, dalmışım. Neden gelmiştin sen?"
"Hıh!" diye ses çıkarıp devam etti. "Çok aç mısın? Ona göre enişteni bekleyeceğiz."
"Beklerim ben eniştemi."
Kafasını sallayıp bana dönmeden odayı terk etti. Ben de ardından ne olur ne olmaz diye kapıyı kilitledim ve orada giyindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvar
RomanceŞımarık, kendi istediği gibi yaşayan, bencil ama bir o kadar düşünceli bir kadın olan Afitap Soytürk, vicdan yükünün ağırlığıyla kabul ettiği evliliğinde güçlü kalmak için elinden geleni yapmaya çalışacak. Umduğu ve bulduğu çok farklı olan Yusuf Al...