Bölüm 4

1.7K 71 0
                                    

Yusuf Ali Asaf

"Baba, baba, baba, babaaaa!"

Ağaçlık bir alanda olduğumu fark ettiğimde babasına seslenen çocuğu duyuyorum ve sinir oluyorum; çünkü çocuğun ısrarlı sesine rağmen baba müsveddesi, cevap verme tenezzülünde bulunmuyor. Anlamıyorum, ilgilenmeyeceğin çocuğu niye yaparsın?

Koşarak biri geliyor yanıma. Pantolonumu hafifçe çekiştiriyor.

"Baba, bana da..." diyerek bir tabağı bana uzatıyor. Kısa, altın sarısı, parlak ve kıvırcık saçlı, biz Türklerin tabiri ile yenilesi bir kız çocuğu ile karşı karşıyayım. Beklenilenin aksine kahverengi olan gözlerini bana dikmiş, beklenti içinde bakıyor.

Etrafa bakınıyorum, yanımdaki adamlardan başlayarak. Hepsi bana kısa bir bakış atıp işlerine dönüyor ama ben etrafıma bakmaya devam ediyorum.

Çünkü en son bir çocuğum yoktu.

Afitap'ın düğünde alnını öpmem dışında, Afitap'la neredeyse hiç tensel münasebete girmediğimi düşünürsek olması da imkansız. En sonki tıbbi bilgilere göre de alından öpülerek hamile kalınmıyor.

Biraz ilerideki seyyar masaların etrafında toplanmış insanların arasından Afitap'la göz göze geliyorum. Bana ve kız çocuğuna bakıp başını aşağı yukarı sallayarak göz kırpıyor.

Onun bu yakınlık gösteren tavrı karşısında şok geçiriyorum.

Başımı eğip kız çocuğuna çevirdiğimde bana sevimli sevimli baktığını fark ediyorum.

"Çok dikkatli olacağım, söz veriyorum. Düşürmeyeceğim." Yaşı daha çok büyük olmadığı için kelimeleri, bir yetişkin kadar düzgün söyleyemese de herkesin anlayabileceği açıklıkta.

Önümdeki mangalı görünce tabağı doldurmamı istediğini anlıyorum. Hemen birkaç et parçası koyuyorum. Eğilerek tabağı eline uzatıyorum. "Dikkatli ol, tamam mı?"

"Tamam!" diyor coşkuyla. "Ben de abim* gibi götürebilirim ki..." Meydan okuması o kadar tatlı ki dayanamayıp yanağından öpüyorum.

Mmmm... Fazla tatlı...

Minik adımlarla ilerlerken arkasından bakakalıyorum.

♂♂♂♂

Gözlerimi yeni güne açtığımda artık her şeyin yolunda olmasını arzu ediyordum. Yorulmuştum; psikolojik bir yorgunluktan ziyade, fiziki bir yorgunluktu bu. Sabah erken saatte kalk, işe git, işten çıkıp eve gel, yemeğini yiyip çalışma odasına kapan ve gece uyuyana kadar çalış. Sadece pazar günü biraz tatil gibiydi; spor salonuna gidip haftanın enerjisini oraya akıtıp dönüyordum. Evde biraz boş vakit geçirdikten sonra da çalışıp yine uyuyordum. Şu ana kadar zengin olmama karşın, hayatını yaşayan bir insan olmadım ama bu kadar düştüğüm bir zaman dilimi de olmamıştı. Evde kurduğum oyun odasının hakkını bile verememiştim. Şu işler hallolduğunda ilk yapacağım şeylerin başında kesinlikle arkadaşlarla keyif yapmak olacak. Bunu kesinlikle hak ettim!

Kalkıp kahvaltıyı hazırladığımda geç kalmamanın huzuru kalbime doldu. Zaten çayları da bardaklara doldurduğumda Afitap mutfağa girdi.

Her zamanki gibi sessizlik içinde kahvaltımızı ettikten sonra ben hazırlanıp şirkete gittim. Sekreterim günlük programımı aktarırken dikkatle kendisini dinledim. Fakat günün sonundaki davet, Afitap'a haber vermediğimi bana hatırlattı.

Sekreterime teşekkür edip yolladıktan sonra telefonumu elime aldım. Afitap isminin üzerine geldiğimde hemen arama tuşuna bastım. Birkaç kez çaldıktan sonra açıldı.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin