Yusuf Ali Asaf
Onu odada bırakıp çıktım. Salona geçip oturduğumda korumalardan birinin iyi olup olmadığımı sordu. Ellerimi başımın iki yanına koymuşken pozisyonumu hiç bozmadan iyi olduğumu söyleyip gönderdim.
Başım çatlıyordu.
Tüm bu olanlar yetmiyormuş gibi bir de Afitap'ın sözleri yük oluyordu kalbime. Afitap'ı koruyamamanın acizliğini atamamışken ona bir şey olmadan -fiziksel bir zarar olmadan- atlatabilmenin sevincini bile yaşayamadan Afitap tarafından geri püskürtülmüştüm.
Çok fena bir şekilde...
Afitap kırmızı çizgileri olan ve o çizgiler aşıldığı anda kendini koruma moduna alan biriydi. Belli ki bu tarz şeyler onun kırmızı çizgisiydi ve ben orayı aşmıştım. Onun mahkemesinde hakkımda çıkacak karar benim aleyhime olabilirdi, çünkü Afitap düşünsel olarak esnek bir kadın değildi. Benim sebeplerim onu ne kadar etkilerdi, bilmiyordum ama o mahkemeden suçsuz kurtulmak için gerekirse götümü yırtacaktım. Şu an odada yalnız bırakmış olmam, ona zaman tanımaktan başka bir sebepten değildi.
Cebimdeki telefonu çıkarıp kontrol ettim hiç bildirim sesi gelmemesine rağmen. Hâlâ haber yoktu. Yakalanan adamların tedavisi bitmiş, sorguya alınmıştı ama hiçbiri de bir şey dememişti.
Hiçbir şey...
0 gelişme...
Alnımı ovdum ve geriye yaslandım. Gözlerimi kapatıp uyumak istiyor ama haber gelirse diye de uyanık kalmak istiyordum.
Yanıma gelen adamla başımı kaldırdım koltuğun sırtından. Karşımda Nejdet babayı görünce kalkmak istedim ama omzuma koyduğu eli ile engel oldu.
“Bir gelişme yok mu?”
Derin bir iç çektim başımı öne eğerken. “Maalesef.”
“Kavga mı ettiniz?” diyen adama kaydı gözlerim. Kafamla onayladım.
“Sana çok kızgın olduğum için çocuk gibi ‘Oh olsun sana!’ diyesim geliyor.” dedi. Her şeye rağmen dudaklarım tek yöne kıvrıldı. “Kızımı koruyamadın.” diyen buz gibi sesi dudaklarımı eski hâline getirdi.
Hiçbir şey demedim veya hiçbir jest yapmadım. O da bunu sorar gibi söylememişti zaten.
“Düşününce de sana kızamıyorum. Neticede 7/24 kızımın yanında olamazsın veya olsan bile koruyamayacağın durumlar hasıl olacaktır.” Gecenin sessizliğinde dudaklarını ıslatma sesini çok rahat duydum. “Yine de baba yüreği... El bebek gül bebek büyüdü Afitap. Böyle şeylere alışkın değil. Alışsın da istemem zaten.”
“Benimle evlendirirken bunları biliyordunuz.” Suçlayıcı gelebilirdi kulağa ama öyle bir amacım yoktu. Sadece Afitap'ın başına gelenler konusunda beni suçlamalarından, sanki böyle bir şeyin olmasını istermişim gibi davranmalarından rahatsız oluyordum.
Onları da anlıyordum, benim kızımın başına böyle bir şey gelse damadımı bile yakardım.
“Bilmekle yaşamak aynı şey değilmiş.”
“Onun canı, benimkinden daha değerli. Bir şey olmaması için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz.”
Daha fazla konuşmadan yukarı çıktı. Ben de orada sabahı bekledim ama istediğim haber gelmemişti. Ben yine de erken saatte çıkıp karakolda aldım soluğu. Arkadaşımla mevzuyu konuşurken geçti zaman. Elimizde bir şey bulunmuyordu.
Aslında vardı, bu adam kimse Afitap'ın çıplak fotoğraflarını gönderen de oydu.
İşe ne kadar yaradığı tartışılırdı tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvar
RomanceŞımarık, kendi istediği gibi yaşayan, bencil ama bir o kadar düşünceli bir kadın olan Afitap Soytürk, vicdan yükünün ağırlığıyla kabul ettiği evliliğinde güçlü kalmak için elinden geleni yapmaya çalışacak. Umduğu ve bulduğu çok farklı olan Yusuf Al...