Bölüm 60

749 37 25
                                    

Yusuf Ali Asaf

Afitap'la çocuk yetiştirme tarzımız uyuşmuyordu ve bu, ileride sorun teşkil ederdi. Konuşulacaklar listemize bir şey daha eklenmişti.

Önümüzde canlı bir örnek varken nasıl gidip de aksini savunur, ısrar ederdi? Ne yani, bizim kızımız da mı gitsin, elin bacaksızının dudağını öpsün?

Afitap'ın düşünce tarzı beni delirtiyordu!

Onu da anlıyordum ama...

İstemiyordum ben modern aile olmak falan!

Kızlarımız elin zibidilerini karşıma getirsinler istemiyordum!

Afitap'ın "Sadece kızlarını düşünüyorsun." lafı kafamda yankılandı.

Evet, haklıydı ama...

Koca bir ama vardı!

Zamanında babamın düşünmesi gereken detayları ben düşündüğüm için babamın bu tarz bir sorunu yoktu! Tüm kötülüğü üzerine çeken bendim.

Bendim...

Beynimde değil lambalar, güneşler parladı. Benim sayemde babam bu hikâyedeki iyi adam olmuştu. Şayet oğullarım da benim kadar kıskanç olur ve olaya el atarlarsa ben, kızlarının tarafında olan iyi baba olurdum!

Tabii ki oğullarımı o şekilde yetiştirecek ve deli gibi kıskanç olsunlar diye dua edecek değildim...

Fakat bunun önüne de geçmeyebilirdim.

Bu, beni kötü bir baba mı yapardı?

Belki biraz...

Ama ben kızlarımın iyiliği için kötü de olurdum. 

Bu fikir aklıma yatmaması gereken feci şekilde yatmış, soğuması için zihnimin dehlizlerine göndermiştim.

"Hazır mısın?" dedim telefonumu kontrol ederek.

"Hazırım." Bu hafta sonu arkadaşım Devran'ı görmeye gidecektik. Bir süre, daha önce tanıştırmadığımın pişmanlığını yaşamıştım, çünkü Devran, Yaser itinin ikiziydi. Afitap'a kötü şeyleri hatırlatmak veya üzmek istemiyordum kesinlikle ama mutlaka tanışmasını istediğim bir arkadaşımdı Devran da. Onu anlattığımda bir süre durgunlaşsa da daha sonra kabul etmişti ama içim de çok rahat değildi ne yazık ki. Tek tesellim, ikiz olmalarına rağmen benzememeleriydi. Belki bir şekilde ikiz oldukları gerçeğini unutabilir ve onu yalnızca arkadaşım olarak görebilirdi.

Uzun yol boyunca Afitap arkadaşları ile olan anılarını anlatmış, hem eğlenmiş hem de hüzünlenmişti. Arkadaşlarının burada olmamasına çok üzüldüğünü biliyordum ama şu günlerde daha çok hissediyorduk. Kıskanmadığımı söylesem yalan olurdu. Kendimi "Onların yeri ayrı, benimki ayrı." diye teselli etmeye çalışıyordum ne kadar işe yararsa.

"Gerçekten uzakmış." diyip suyundan bir yudum aldı. "Yoruldum. Seni düşünemiyorum." Koltuğunun arkasına yaslanıp beni izlemeye başladı. Beni düşünmesi ve izlemesi, dudaklarımın hareketlenmesine sebep oldu.

"İyiyim, güzelim. Daha bir saatimiz var. Sen dinlen."

"Ama sen dinlenemeyeceksin." Şefkatli sesi ona bakmama sebep oldu. Bir bebek gibi, gözlerini ayırmadan izliyordu beni. Yüz hatları dingin, sesi cennetten bir parça çalmış gibiydi.

Tekrar önüme dönmek zorunda kaldım bu manzarayı bölüp, sanki bir günah işler gibi hissederek.

"Biliyor musun? Şoför kullanmaman çok hoşuma gidiyor." Sözlerinin sebebini anlayamadığım için ona döndüm.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin