Yusuf Ali Asaf
Delirmek üzereydim.
Ellerimi kaba bir tavırla saçlarımdan geçirip yolarcasına sıktım elimden kaybolmadan önce.
Bu kadını anlamıyordum.
Şu ana kadar ona karşı nasıl bir imaj çizmiştim de gözünde aldatan kocaya dönmüştüm?
Onu aldatabileceğimi nasıl düşünürdü?
Yorgun argın eve gelmişken tek isteğim, banyo yapıp yatağa girmekti. Peki ya şimdi uğraştıklarım? Gördüğüm muamele?
Bu kadın, hâlâ anlayamamış mıydı onu karım olarak gördüğümü? Onu aldattığıma veya buna yelteneceğime dair bir şey mi ima etmiş, belirtmiştim?
Çıldıracaktım.
Üzerimi bile değiştirmeden evden çıktım. Belki içip biraz rahatlamalıydım.
Bizimkilere haber vermeyi düşünsem de yalnız olmak belki efdaldi. Zira evlilik hayatım hakkında kimseyle konuşmak istemiyordum. Benim düşünceme göre evlilik, iki kişi arasında en özel ilişki ve profesyonel bir yardım dışında birilerine danışmak için bile mevzu bahis olacak bir şey değildi. Hem böyle düşünüyordum hem de ne olduğundan emin bile olmadığım bir evlilik hayatı yaşarken bu konuda konuşmak, pek istediğim bir şey değildi.
Barın önüne geldiğimde ivedilikle inip anahtarı valeye uzattım. İçki ve ter kokusunun içine kendimi bıraktığımda bir an pişman olsam da hemen bu fikri kafamdan attım. Bar taburelerine oturup tekila istedim. Kafamı dağıtıp eve huzurla gitmek ve yarına pürüz olarak sadece şiddetli baş ağrısı istiyordum.
Önüme konan bardakla elime biraz limon sıkıp tuz döktüm ve yalar yalamaz bardağı kafama diktim. Bu işlemi birkaç kez tekrarladım.
Beynime pus tabakası oturmaya başlamıştı bile. Bu düşünceyle gülümsedim.
Omzuma konulan elle başımı kaldırıp yanımdakine baktım. Cesur giyinimli güzel bir kadın kendince işve yaparken hiç uğraşmayıp alyansımı gösterdim. Kadın ise buna gram aldırış etmeden elini bacağıma koyup aşağı yukarı hareket ettirmeye başladı.
“Ne oldu? Karınla mı tartıştın?”
Konuşmayıp gitmesini bekleme taraftarıydım ama o elini oradan çekmesi gerekiyordu.
“Hadi ama, bana anlatabilirsin.” deyip uyluğumu sıktı.
Derin bir nefes alıp elini kaba bir tavırla ittim. “Evliyim. Karımla mutluyum ve senin siktir olup gitmeni istiyorum. Anlaşılmayan bir şey?” Kaşlarımı mümkün mertebe çatmış; sesim, sinirini hiç gizlemeksizin ortaya dökmüştü.
İlk başta devam edecek gibi olsa da sonra hızla uzaklaştı.
Kesinlikle doğru karar.
Önümdeki son bardağı da kafama dikip kafam kullanılamaz hâle gelmeden hesabı ödedim. Sarsak adımlarla kapıya geldiğimde daha önceden şoförüm olan Vedat'ı arayıp beni eve bırakmasını söyledim.
İtiraz etmeden geldiğinde evin yolunu tuttuk. Ben pencereden dışarıyı izlerken akıp giden görüntüler sinirimi bozuyor, renkli ışıklar keyfimi getiriyor ve çelişkili bir ruh haline bürünüyordum.
Eve gitmek istemiyordum.
İnsanların neden iyi bir ev ortamı istediklerini net bir şekilde kemiklerime kadar hissediyordum. Karıma, aldatmadığımı ispat etmek gibi bir durumum var mıydı, bilmiyordum. Bir yanım “Bırak, istediğini düşünsün.” derken diğer yanım “Her şeye rağmen o senin karın ve üzülmesine izin mi vereceksin?” diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvar
RomanceŞımarık, kendi istediği gibi yaşayan, bencil ama bir o kadar düşünceli bir kadın olan Afitap Soytürk, vicdan yükünün ağırlığıyla kabul ettiği evliliğinde güçlü kalmak için elinden geleni yapmaya çalışacak. Umduğu ve bulduğu çok farklı olan Yusuf Al...