Bölüm 30

837 36 1
                                    

Afitap

İnsanlara ilk başta soğuk davranmamın, insan konusunda fazlasıyla seçici olmamın ne kadar doğru olduğunu görüyordum her seferinde. Hadsiz kadının biri ileri geri konuşmakta beis görmüyor, yaptığının ne büyük terbiyesizlik olduğunu hissetmeden anlatıyordu utanmadan.

Yağmur ile yemeğe çıktığımız akşam yan masadaydı ve benim varlığımdan haberdar olduğundan adım gibi emindim. Sanki başkasının evli olduğu adam hakkında konuşmuyormuş gibi rahat, arzulu ve tutku doluydu.

Mevzu, Ali Asaf hakkında konuşması değildi; mevzu, tehdit edilirken bile karşısındaki adamın ne kadar heybetli, maskulen veya seksi olduğunu düşünmesi değildi. Mevzu, evli bir erkek hakkında eşinin duyduğunu bile bile böyle konuşması, bunda bir yanlışlık görmemesiydi!

İnsanların bu denli utanmaz, hadsiz, ahlaksız olması sinirimi bozuyordu. Herkes aynı ahlakî değerlere sahip olamazdı ama karısının yanında kocasına karşı duyduğu şehveti anlatması... İşte bu herkesçe sınırdışı kabul edilmeliydi.

Ve hâlâ Asaf beni ilgilendirmediğini söylüyordu! Her şeyi kendi çözmeye çalışan düşünce yapısından nefret ediyordum. Minik bir çocukmuşum da hiçbir şey yapamıyormuşum gibi davranıyor ve aciz hissettiriyordu.

Birkaç gündür gereğinden fazla gergindi ve erken çıkıp daha geç geliyordu eve. Spor salonumu benden izinsiz değiştirmiş, yakınına bile yaklaştırmıyor ve bir açıklama yapma zahmetine bile girmiyordu!

Bir hafta sonra mezunlar toplantımız vardı ve söylediğine göre Asaf da benimle birlikte gelecek, aynı akşam olan toplantısına katılacağı için belki geç gelecekti ama mutlaka geleceğini söylemişti.

İş yerinden çıktığımda Asaf, geçen günkü gibi karşımda duruyordu. İfadesi ve çehresi sertti, duruşundan bile gerginlik akarken geçen günden tek farkı bu haleti ruhiyesiydi. Bu hâlde burada ne aradığı, merakımı cezbediyordu.

“Ne işin var burada?”

“Sana da merhaba.” diyip elini uzattı. Ne istediğini anlayamazken cevap vermesi için yüzüne baktım. “Anahtarını ver, Afitap.”

Yine onun arabası ile yol alırken ikimiz de sessizdik. Sessizliği paylaşacaksak aynı arabada gitmenin mantığı olduğunu düşünmüyordum. Bir eli direksiyondayken diğer eli vitesin üzerinde tetikte bekliyordu. Kaşları çatık, aurası dondurucuydu. Bir sorun olduğu kesindi. Dahası, kıçı kırık iç sesim bunun son tartışmamızla alakası olmadığını söylüyordu.

“Neden geldin?” Kısa bir an bana dönen bakışı, yola geri döndü oyalanmadan.

“Seni almak istedim.”

“Neden?” Sorularım mekanikti. En azından ben soğukluk dışında bir şey hissetmiyordum.

“Karımı iş yerinden almak için özel bir sebebe mi ihtiyacım var?”

Cevap vermeyip önüme döndüm. İstediğimi ikimiz biliyorduk ama o vermeme konusunda ısrarcıydı.

♀♀♀

Asaf'ın yükselen sesi aniden kaybolunca ben de kitabıma geri döndüm. Evin sessizliği, sert adım seslerine üstün gelemezken neyi onun bu kadar delirttiğini merak etmiyor değildim.

Kitabımı bitirip gece bakımımı yaptıktan sonra yatağa geçtim. Birkaç gündür olduğu gibi Asaf yine geç gelecekti anlaşılan.

♀♀

Son hastamı da bitirip seans esnasında arayan arkadaşıma döndüm konuşmak için. Tatilde gittiği yeri anlatırkenki heyecanı beni de sararken Ali Asaf ile yaptığımız tatil -gezi demek daha doğru olacak galiba- geldi aklıma. Bitirdiğinde instagram postlarımdan gördüğü için benim Hindistan'a gittiğimi bildiğinden tatilimin nasıl geçtiğini sordu. Elimden geldiğince anlatırken “Ay! Gerçekten pis mi?” diye sordu.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin