Bölüm 13

983 38 10
                                    

Afitap

Öğlene kadar hastalarımla ilgilenip öğleden sonra 1 saatliğine izin almıştım. Şimdi doktorun kapısında bekliyordum. Derin bir nefes alıp kötü bir şey olmaması için dua etmeye başladım. Bundan bu denli korkmam, daha çok korkmama sebep oluyordu.

Ergenken lösemi atlatmış biri olarak 27 yaşında olacaklardan korkmak, absürt dursa da olan buydu. O toyluğuma rağmen şu ankinden katbekat daha güçlüydüm. Büküldüğüm zaman olsa da yine de diktim. En güçlüsü değildim belki ama bir ergene göre fazlasıyla güçlüydüm, emindim bundan. 

Peki ya şimdi?

Koridorda beklerken dizlerimi delicesine titreten, kalbimi korkudan hızlı attıran, ellerimi hiç ayrılmayacakmışçasına kenetleyen korku da neyin nesiydi?

Zaten bir zamanlar ölümün kıyısında yüzmüş, ondan sonra da hayatı uçurum kenarında sallanan küçük bir bez parçasıymış gibi yaşamaya çalışmamış mıydım?

Varsın, ölümün yanı başımda olduğunu duyayım, ne olacaktı ki?

Böyle olmayacaktı.

Böyle olmamalıydı.

Hâlâ daha yaşamak istiyordum.

Yapmadıklarım, yaşamadıklarım vardı.

En basitinden küçük bir çocuğun bana anne deyişini duyamamıştım.

Her ne kadar toplumun aksine her kadının doğurması gerektiğine inanmasam da ben doğurmak isteyen kesimdendim. Evliliğe karşı değildim. Doğru adamla, doğru zamanda evlenmek ve çocuk yapmak istiyordum elbette.

Daha bunları ve birçok şeyi yapamamıştım.

Gözlerimi kapattım yenilgiyle.

Ne yapıp yapamadığımın, ne istediğimin hiçbir önemi yoktu. Ölüm bana uğradığında ondan kaçamayacaktım asla.

"Afitap Soytürk Demirkıranoğulları." diye ismimi söyledi sekreter. Yandaki boşluğa koyduğum çantamı alıp odaya girmeden önce açık olan kapıyı çaldım.

"Buyurun lütfen, şikayetiniz nedir?"

"Bazen istediğim gibi hareket edemiyorum. Onlara söz geçiremiyorum, hareket ettiremiyorum."

Doktorla biraz daha soru - cevap yaptıktan sonra şimdilik tomografi çektirmek için odadan çıktım. Gerektiği takdirde başka testler de yaptıracağını söylemişti.

Gerekmemesi için dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra hastaneden çıktığımda yemek için vaktim olduğunu görünce iş yerime yakın bir restorana uğradım. Soslu tavuk ve salata ile öğünümü halledip kalan hastalarla ilgilenmek için merkeze gittim.

Bugünkü hastalarım, yine çocuklardı. Zaten sadece 1 tane ergenlik çağındaki bir delikanlı ve 2 tane de felçli yaşlı hastam vardı. Geri kalan 10 yaşına bile gelmemiş çocuklardan oluşuyordu.

İlk mezun olduğumda özel bir hastanede çalışmıştım. Orada genel olarak felç geçirmiş veya yaşadığı hastalıktan ötürü konuşma sorunu yaşayan genelde yaşlı hastalardı ilgilendiklerim. Şimdi ise yoğunluk çocuklardaydı.

Terapi esnasında sonuçlarımın çıktığına dair mesaj alsam da işime geri döndüm. Günü bitirip doktorun yanına gitmem lazımdı. Kalbim deli gibi çarpsa da onu umursamamaya çalıştım.

♀♀♀

Kapıyı tıklayıp içeri girdim.

"Buyurun, Afitap Hanım."

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin