Bölüm 46

569 22 0
                                    

Afitap

Elimdeki zarfı iki elimde tutarken havaya kaldırarak etrafımda döndüm. Bugün çok mutluydum!

We are the Champion eşliğinde zafer kazanmış bir edayla çalışma odasına doğru gittim. Bu sevincimi hem Asaf ile paylaşmak hem de onu davet etmek istiyordum. Kapıyı tıklatıp cevap beklemeden açtım ve kafamı içeri soktum.

"Girebilir miyim?" diye şirin bir sesle sorduğumda tembel bir gülüşle karşıladı beni.

"Gel lütfen."

Ben adeta minik bir çocuk edasıyla seke seke gittim yanına.

"Neşeniz daim olsun, küçük hanım." dedi arkasına yaslanıp.

"Amin! Size gurur tablomu göstermek isterim, Asaf Bey." diyip zarfı uzattım.

"Oturabilirsin." Masayı işaret ettiğinde hemen oturdum. Heyecanla gelip dibinde bitmiştim çünkü.

"Mektup?"

Kafamı salladım uslu bir kız çocuğu gibi.

Dikkatle katlı kağıdı açıp okumaya başladı. "Afitap hocam," dedi sonunu sorar gibi tonladı ve bana 'Bu ne demek oluyor?' bakışı attı.

"Bir nevi ben de ona harfleri öğrettiğim için bana hocam diyordu. Eski bir hastam, kekemeydi." diye hızlı bir bilgi geçtim.

"Bu yılki 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif'i Anma* programında sunuculuk yapacağım. Sizin de gelip izlemenizi çok isterim.

Sevgilerimle, Efe..."

Ben 32 diş kendisine bakarken mektubu katlayıp uzattı. "Gidecek misin?" sorusuyla afalladım. Oradan gitmeyecek gibi mi duruyordum?

"Tabii ki de gideceğim, Asaf."

"Çok mutlusun." dedi gülümseyerek.

"Evet." dedim tekrardan 32 dişe dönerek. "Ekstra bir sıkıntı olmazsa mutlaka gideceğim. Onlar benim gurur kaynağım, kendi evlatlarım mezun oluyormuş gibi mutlu oluyorum ben."

Bacak bacak üstüne attı. "Daha önce böyle bir şey yaşadın mı?"

"Elbette. Ama bu kadar büyük çaplı pek olmuyor. Genelde bana konuştukları videolar atıyorlar." Hem basit hem de mükemmel bir hediyeydi.

"Her defasında bu kadar mutlu mu oluyorsun?" Dediğiyle kıkırdadım. "Yoksa Efe Bey'e mi özel?"

Bu defa ama kahkaha atmıştım. Duru'nun bahsettiği kıskançlık değildi bu, değil mi?

"Kıskandım deme?"

Gözlerini devirdi. "Kıskanmıyorum, yalnızca sordum."

"Pekâlâ," dedim ağzıma fermuar çekerek.  "Soruna gelecek olursak, hayır. Uzun zamandır bu tarz bir davet veya hediye almıyordum, o yüzden bu kadar mutluyum."

Yüzümü bir süre inceledikten sonra "Anladım." dedi. Onun benim kadar mutlu olmaması, biraz hevesimi kırsa da ilk başta planladığımı dile getirdim. "Sen de gelmek ister misin? Beraber gideriz? Tabii istersen..."

Ellerini masaya koyup biraz bana yaklaştı. "Gelirim. Seni alırım, geçeriz."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Benim seni almam daha uygun. Güzergâh ona uygun."

Derin bir nefes aldı. "O zaman şirkete gelirsin, benim arabayla geçeriz."

Kaşlarımı çattım. Bu adam benim arabamı mı beğenmiyor yahu?

Range rover'ın yanında ben de beğenmezdim!

"Senin benim arabamla ne alıp veremediğin var yahu?"

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin