Yusuf Ali Asaf
Sabah gözlerimi açtığımda Uzay da Afitap'ın kucağında etrafa bakıyor, onun saçlarıyla oynuyordu.
Benim bile dokunmadığım saçlarına...
Gözlerimiz buluştuğunda refleks olduğunu düşündüğüm sebepten gözlerini kapattı hemen. Gülüp başını okşadım. “Günaydın, küçük bey.” Cevap vermeyince gülüp onu gördüğümü söyledim.
“Her gün bu saatlerde mi uyanıyorsun?” diye sordum fısıltıyla.
“Biymem. Evde Keşpıy'ın olduğu şaatleyde uyanıyoydum.”
Tek kaşımı kaldırınca geri çekildi biraz. “Evde sabah çizgi film izlemene izin veriyor mu annen?”
Kafasını sallayınca Afitap hareket etti ama uyanmadı. “Hey jaman değil ama.”
Yataktan kalkıp onun da gayri ihtiyari Afitap'ın memesinin üzerinde minik hareketler yapan elini oradan çektim ve minik vücudunu kucağıma aldım. “Seninle kahvaltı hazırlamaya gidelim biz.” diyip önce banyoya götürüp elini yüzünü yıkadım. Kendi tuvaletim gelince ona tuvaleti olup olmadığını sormak geldi aklıma.
“Tuvaletin var mı?”
“Biyaj.” Gözlerini kaçırılmasıyla utandığını anlasam da şu an ne yapacağımı pek de bilmiyordum.
“Nasıl yapacağını biliyor musun?”
“Biliyoyum.”
“Tamam o zaman. Sen yap, ben dışarıda bekliyorum.” Kafasını sallasa da oraya nasıl yapacağı konusunda ciddi şüphelerim vardı. İnanamasam da onu orada bırakıp koridora çıktım. İçeriden ses gelmeyince kapıyı tıklattım.
“Bir sorun mu var?” diyen Zeliha'ya döndüm. Uyandığı çok iyi olmuştu ne yalan söyleyeyim.
“Uzay tuvaletini yapacaktı ama hala çıkmadı.” Dediğime gülüp yanıma geldi. “Ben hallederim.”
“Peki, öyleyse.” deyip mutfağa gittim. Bir çocuk yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu küçük bir örnekle görmüş, iyi bir baba olmak istiyorsam daha kırk fırın ekmek yemem gerektiğini acı bir şekilde görmüştüm. Bunun için bir şeyler yapsam fena olmazdı. Zira hazırlıksız yakalanmak en nefret ettiğim şeylerin başında geliyordu. İnsanların aksine, ebeveynliğin yaşayarak öğrenilmesine de karşıydım. Tabii ki yaşadığımız, uyguladığımız planladığımızla, hayal ettiğimizle aynı olmayacaktı ama en azından beni ne bekleyeceğini önceden kestirebilmem için birkaç kitap karıştırıp gözlem yapsam iyi olacaktı. Bunun için önümde deneğim de olacaktı: Yeni doğacak yeğenim. Bu defa daha dikkatli ve amaca yönelik izleme yapmam lazımdı.
Ablam yaklaşık 3 aylık hamileydi, ameliyat öncesi annemlere gittiğimizde bunun haberini vereceklerini ama benim verdiğim üzücü haberden sonra müjde vermenin uygun olmayacağını düşündüklerinden geçenlerde söylemişlerdi. Daha doğrusu, Berat ağzından kaçırmıştı.
Çocukları seven bir adam olduğum için bu haberler bana mutluluk veriyordu. Bir yeğenimin daha olması, ablamın gözünde gördüğüm mutluluk bana dünyalara bedeldi zaten. Ayrıca yeğen evladından daha farklıydı. Sadece sevimli hallerini görüyordun, benim gibi deneyimsiz ve ne yapacağını bilmez çocuk cahilleri için bulunmaz bir nimetti, ağlayınca anneye verip kurtulabilme şansın vardı.
Asıl evlat sevgisine inşallah ileride, daha deneyimli olarak tadacaktım. Tabii bu gidişle uzun bir ileride olacaktı.
Artık ustası olduğum krebi yaparken “Günaydın.” sesini duydum. Uykulu olduğu için sesi çatlaktı. “Uzay nerede?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvar
RomanceŞımarık, kendi istediği gibi yaşayan, bencil ama bir o kadar düşünceli bir kadın olan Afitap Soytürk, vicdan yükünün ağırlığıyla kabul ettiği evliliğinde güçlü kalmak için elinden geleni yapmaya çalışacak. Umduğu ve bulduğu çok farklı olan Yusuf Al...