Bölüm 54

648 37 1
                                    

Yusuf Ali Asaf

Şirketteki işimi bitirdiğimde eve gittim. Evdeki yalnız geçen ilk günüm aşırı kötüydü. Evlenmeden önce bundan çok daha büyük bir evde tek başıma yaşıyordum ama hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Yatağımın yanı boştu, Afitap orada değildi. Beni ayıcık yerine kullanan Afitap yoktu. Kokusunu duyduğum, sıcaklığını hissettiğim kadın yoktu...

Sabah mutfağa girdiğimde kahvaltı yapmak bile gelmemişti içimden!

Afitap kadar sağlık düşkünü biri olmasam da ben de kendime dikkat ederdim. Evlenmeden önceki sabah koşularım, güzel kahvaltım ve düzenli spor ile sağlığıma dikkat ediyordum. Peki ya şimdi?

En azından onun yokluğunu fırsat bilip spora ağırlık verdim. Sabah koşusundan sonra kahvaltıyı es geçip akşam da güzel bir spordan sonra evde boş boş otururken ani bir kararla kalktım. Şu an aynı evde olmayabilirdik ama bu, onu göremeyeceğim anlamına gelmezdi.

Apartmanın oraya geldiğimde Afitap'a geldiğimi haber verip dışarıya çıktım. Üzerimde bir şort ve sporcu atleti vardı. Değiştirmek aklıma bile gelmemişti. Hafifçe esen akşamda üşümüyor, yalnızca serinliğin keyfini çıkarıyordum.

"Asaf?" diyen Afitap'ı görünce dudaklarıma karşı koyamadım.

"Güzelim..." Onu kollarıma alamayacağımın bilinciyle ellerimi cebimden çıkarmadım.

Beni baştan aşağı süzüp "Bu hâlde ne yapıyorsun?" dedi kollarını elleri ile ovalarken. Aklıma arkadaki ince hırka gelince çıkarıp omuzlarına koydum. İtiraz edip bana uzattı. "Asıl sen giy. Şu hâline bir bak. Üşüteceksin."

"Üşümüyorum ben, güzelim. Sen giy."

Çatık kaşları ile "Saçmalama, Asaf. Giy şunu." dedi. Uzattığı hırkaya bakıp alayla güldüm. "Güzelim, ben buna nasıl gireyim? Giy şunu da üşütme." Bu defa giydi omuzlarına bıraktığım hırkayı.

"Neden geldin?" dedi iyice sarınırken.

"Hoş buldum, güzelim."

Alayla söylediğime dudakları kıvrıldı. "Hoş geldin, Asaf ama neden geldin?"

"Seni özledim ve görmek istedim." Gözleri bir an büyüse de hemen başını eğdi, muhtemelen son anda yakaladığım dudak hareketini gizlemek için...

Bir de fark etsen...

"Peki."

Ben onu izlemeye devam ederken kısa süre sonra başını kaldırdı, o da beni izlemeye başladı. "Yemeğini yedin mi?" diye sordu.

"Yedim. Sen?"

Ayaklarını küçük hareketlerle oynatırken "Biz de yedik." dedi.

"Ayşe nasıl oldu?"

"Daha iyi." dedi gülümseyerek. "Arada sendeler böyle ama yıkılmaz."

Anladığımı belirtir şekilde kafamı salladım. "Sevindim."

O da kafasını sallayınca sanki konuşacak bir şeyimiz kalmamış gibi hissettim ama ben konuşmak, sesini duymak istiyordum.

"İşlerini yoluna koyabildin mi?" diye sordu.

"Evet. Bir süre daha rahat olacağım ama maalesef çok uzun sürmeyecek."

"Kendine bu kadar yüklenme." dedi. "Çok fazla çalışıyorsun. Kendine de vakit ayır."

"Beni düşünme, güzelim." Ama düşünmen de hoşuma gitmiyor değil. "Ayarlıyorum ben her şeyi. Sen kendine bak. Sen de iyisin, değil mi?"

Kafasını salladı.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin