Bölüm 56

646 30 24
                                    

Afitap

Daha bir hafta dahi olmamasına rağmen o kadar alışmışım ki Asaf'a, şu an yanımda yatarken ondan uzak olmaya çalışmak, bir tür işkence gibiydi ama ne olursa olsun, normale dönecektik. Olması gereken buydu.

Zar zor uyuyup sabah uyandığımda yatak boştu. Bu, nedense tek gecelik ilişki sonrası yatakta tek başına bırakılmış gibi hissettirmişti. Bu saçma hissi atmaya çalışarak başımı iki yana sallayıp banyoya gittim. Günüm normal bir şekilde başlayıp devam etti. Kahvaltımızı yapmış, işe gitmiş, çalışmış, döndüğümde yemek hazırlamış, Asaf'ı karşılaşmıştım.

Günler bu şekilde ilerlerken içimdeki huzursuzluk da yavaş yavaş siliniyordu.

"Bu hafta sonu Fransa'ya gitmem lazım, güzelim. Sen de gel."

Tamam, huzursuzluğum siliniyor da...

Kararsızlığımı görünce hemen atladı. "Güzelim, endişelenecek bir şey yok. Bak ne kadar güzel ilerliyor hayatımız. Hem ben karımla kısa da olsa bir tatil yapmak istiyorum. Bu yaz tatile gidemeyeceğimizi de biliyorum." Ben biraz izin işinin bokunu çıkarmıştım aksiyon dolu(!) hayatımız sayesinde.

"Tamam o zaman."

Gerekli bilgileri öğrenmiştim. Cuma akşam evden çıkacak, gece orada olacaktık. Hatta Ceren de bizimle gelecekti. İçimdeki sıkıntının dönene kadar geçmeyeceğinin bilincinde olarak geçti: Her şeyden aldığım zevkin elle tutulur şekilde düşmesi, en ufak bir harekette bile tetikte beklemem, geceleri kaçan uykularım... Bazen o kadar bunalıyor ve ne geleceğinin belirsizliği ile boğuluyordum ki "Ne oluyorsa olsun ve yaşayıp kurtulalım." diyordum fakat daha saniye geçmeden ölüm ve bilimum kötü ihtimal aklımdan geçiyordu ki tövbeler ederek sözümü geri alıyordum kendimce. Belirsizlik beni bitiriyordu ama bir felaket birçoğumuzu bitirebilirdi ve böyle bir şeye hiç gerek yoktu, ben bir şekilde bir ömür bu müphem kuyuda düşmeye devam ederdim.

İşte performansımı arttırıyor ve ileriki günlerde isteyeceğim birtakım 'ricaya' zemin hazırlıyordum.

Yunus sonunda muradına ermişti, Nalan'ın babası evlenmelerine müsaade etmiş, geçen haftalarda istemeye gitmiştik. Ailesi, bu tarz işlerin uzatılmaması, laf söz de olmaması için bir an önce evlenmelerinin daha uygun olduğunu söylemiş, Yunus'un ekmeğine yağ sürmüşlerdi. O yüzden nişan yapmayıp isteme ile sözü birleştirip düğünü bu yaz yapmaya karar vermişler ve istemeye kalabalık olarak gitmiştik. Sorun çıkarabilecek akrabaları çıkarsak da yine de iki aile de fazlasıyla kalabalık olmuştu fakat Nalan'ın sadece bir arkadaşının gelmesi, beni biraz üzmüştü. Yunus'un anlattığına göre fazla arkadaşı yoktu zaten ama böyle bir günde belki birden fazla arkadaş daha mutlu edebilirdi, diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Kız kardeşi yoktu ve Yunus'un da ricasıyla onunla alışverişe gidip bu süreçte elimden geldiğince yardım edecektim. Ricasına da gerek yoktu şahsen. Ben Asaf'la severek, hatta iyi bir yolla bile evlenmemişken düğün ve ev işlerini tek başıma hallettiğim için bir yanım buruk kalmıştı. Evliliği hayat gayesi, yaşamın anlamı olarak gören biri değildim ama ben de evlenip yuvamı kurmak istiyordum ve bu süreçte de arkadaşlarımı yanımda görmek, fikirlerini duyup değerlendirmek ve eğlenmek istiyordum. Hatta Ayşe'nin nikah öncesinde bile "Evlenmek istediğine emin misin, pikachu?" diye sormasını ve surat atmasını bile istiyordum! 

Hakkını yiyemezdim, Asaf da bu süreçte elinden geldiğince yanımda olup ev konusunda -hayal ettiğim gibi- fikir beyan etmişti fakat aramızda eksik olan sevgi, her şeyi öksüz ve yetim bırakıyordu. Tüm sevinçlerimin kanatları kırılıyor, beni hüzün çamurunda boğuyordu. 

Yalan söylememiştim, evlendiğim adamın Asaf olmasından mutluydum.

Ben, Asaf'la olmaktan mutluluk duyuyordum.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin