Bölüm 76

511 23 8
                                    

Yusuf Ali Asaf

Eve geldiğimde çok yorgundum. Evlendiğimden beri hayatım o kadar hızlı ve kontrolsüz ilerliyordu ki sanki... Omuzlarım deli gibi ağrırken bahçede maç yapan çocuklarımı görünce yorgunca gülümsedim. İki küçük de kaleye bakıcılarını ve korumanın birini koyup top peşinde koşuyorlardı bağrışarak. O kadar dalmışlardı ki beni bile fark etmemişlerdi. Onlara hiç bulaşmadan içeriye geçtim. Kapıyı çaldığımda bir süre bekledikten sonra kapının yavaşça açılması ile yardımcının uzakta durduğunu görerek başımı indirdim ve bana kapıyı açan çekingen kıza baktım. Gülümseyerek eğildim ve kızımı koltuk altlarından tutarak kaldırdım.

"Benim kızım babasına kapıyı da mı açarmış?" dedim yanaklarına kocaman öpücükler kondurarak. Kızımın gülümsemesini görünce içime buruk bir huzur çöktü.

"Evet. Meyek teyce açabiliyiçeyimi şöyledi."

Melek ablaya baktığımda "Hoş geldiniz, Asaf Bey." dedi.

"Hoş buldum, Melek Hanım."

Kızımı sağ koluma alarak içeri geçtim. Yorgunca kendimi koltuğa attığımda bacağıma oturttum onu da. "Sen ne yapıyorsun bakalım burada?" diye sordum saçlarını elimle geriye doğru tarayarak.

Yanımızda ayakta bekleyen kadına gidebileceğini söyledim hemen sonra. Başımızda durması o an için sinirimi bozmuş, fazla rahatsız etmişti.

"Emye'yle Deeyim top oynuyo." dedi ayaklarını sallayarak. Mini, sarı ve çiçeklerle dolu elbisesiyle o kadar güzel bir manzaraydı ki dayanamayıp şakaklarına bastırdım dudaklarımı.

"Sen de oynasaydın, babacım. Burada tek başına mı durdun sen onca zaman?"

"Hayıy." dedi yüzüme bakarak ve gözleri kısılmıştı. Sakallarım onu huylandırıyordu. "Meyek teyce benimle kaydı. Annem ööle şöyledi."

"Hım..." dedim saçlarını öpüp koklayarak. Anlaşılan birileri banyo yapmıştı. "Ne kadar güzel kokuyorsun sen öyle. Banyo mu yaptınız bugün?"

"Evet. Ama Emye ve Deeyim yapmadı. Annem dedi ki onlay sonya yapacakmış. Ben top oynamadıyım için önce yaptım."

"Aferin benim kızıma." Saye'nin kıvrılan ve daha hızlı sallanmaya başlayan ayaklarını görünce içime tekrar huzur doldu.

Doktorun dediğini yaşamıştık; Devrim sıcakkanlı olup hemen adapte olan ve kabul eden olmuştu fakat Saye için bu geçerli değildi. Bir yıl geçmesine rağmen hâlâ ailemizin bir parçası olamamıştı tam anlamıyla. Bizi bir türlü kabullenemiyor, hep geride duruyordu. Tüm bunların içinde 'kızım' dediğimizde gülen yüzü ve parlayan gözleri ile bizi doğru yolda olduğumuza inandırıyordu.

"Ne oynadınız Melek teyzenle?" dedim konuşmaya teşvik etmek için.

"Legolayla oynadık. Bak!" diyip minik parmağı ile biraz ilerimizdeki boş alanı gösterdi. "Biz şehiy yaptık."

Onu da kucağıma alıp daha yakından bakmak için oraya gittim. Kızımı yine bacağıma oturturken yaptıkları şehri inceledim.

"Ne güzel yapmışsınız. Bu kırmızı şey ne?" dedim. Esasen çok fazla bir şey belli olmuyordu ama legoların üzerine başka belirleyici oyuncaklar koyarak onları anlaşılır hâle getirmişlerdi. Şehrin dışından da trenler geçiyordu.

"O hayvan evi." dedi. Onun yanındakini gösterip "Bu da hayvan yestoyanı. Hayvanlay da buyadan yemek yiycekler." Onun dediklerine gülümsedim. Saçlarına öpücük kondururken o da şehrini tanıttı uzun uzun.

"Aferin benim kızıma. Her şeyi de düşünmüş." dedim onu yere yatırıp öperken.

Bana kıkırdarken bir yandan da beni ittirmeye çalışıyordu. "Şakaylayın kaşındıyıyoy."

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin