Bölüm 68

612 25 2
                                    

Afitap

İşten çıktıktan sonra direkt olarak Fulya ablalara gittim. Akşam yemeğine davetliydik ve ben Fulya ablanın da erkenden evde olacağını bilerek oraya geçtim. Şirkette çalışmaya başlamıştı fakat öğleden sonra eve dönüyordu. Altı aylık süreden sonra Uzay ise oldukça büyümüştü. Deyim yerindeyse, ele avuca gelmeye başlamıştı.

Uzay'ı kucağıma alıp öperek güldürürken annesi bizi izliyordu tebessüm ederek.

"Seni kaçırayım mı buradan ha?" Onu kucağıma alıp odaları ve eşyaları yabancı dillerde tanıtırken Fransızcadaki eksiklerimi de görüyordum. Her aynada kendini gördüğünde onu anlamlandırmaya çalışması beni de mutlu ederken salak salak "Kim bu? Tanıyor musun bu bebeği?" diye soruyor, kendi yansımamı işaret ederek "Bak, bu da ben." diyordum. Yine de onunla geçirdiğim zamanı keyifli yapmaktan alıkoymuyordu.

Koridorda ilerlerken karşımızdan Asaf ve Gökay abi geliyordu. "Bak, kimler geliyor!" diyip yönünü değiştirdiğimde babasını gören Uzay ayaklarını ve ellerini hareket ettirerek ona atılmaya çalıştı.

"Oğlum..." diyip oğlunu kucağımdan aldı Gökay abi. "Sen babayı mı özledin, babacım?" diyip boynunu öptü koklayarak.

Uzay anlamsız ama mutlu olduğunu belli eden sesler çıkararak yanıt verdi babasına.

"Ben de seni özledim, babacım. Tüm gün burnumda tüttün." diyip burnunu sürttü bebeğin yanağına.

"Şuna bak ya," diye homurdandım Asaf'ın yanına giderken. Kollarını belime sararken sırıtıyordu. "Ben beyefendiye tur düzenleyeyim, onunla oyun oynayayım ama baba sadece gelerek tüm emeğimi ezsin geçsin."

Arkadan gelen gülme sesini duyunca çok sessiz olmadığımı anladım.

"Hoş geldin, Afitap."

Asaf'tan ayrılıp ona döndüm. "Hoş buldum, abi. Siz de hoş geldiniz."

Gülerek hoş bulduğunu söyledi ve ardından izin isteyerek Uzay'ı bana emanet edip gitti. Asaf da yeğenini elimden aldı hemen.

"Aslan parçası." diyerek havaya atıp tutmaya başladı.  Bu hareketle Uzay'ın gözünde bir sıra daha gerilemiş oldum. Deli gibi gülerken ara sıra ağzından tükürükler çıkıyordu. Elimde tuttuğum mendille ağzını sildikten sonra Asaf devam ediyordu.

"Yeter bu kadar." diyip yanağını sürtüğünde Uzay da minicik elleriyle Asaf'ın yanaklarını tutmuş, sakallarını yemeye çalışıyordu.

"Her yerimi de salya yap." dedi Asaf gülerek. O da bizim anlayamadığımız bir dilde cevap verdi. Bu duruma gülerken "Hadi sen yengeye git. Dayın da temizlensin." diyerek bebeği kendinden ayırdı.

"Yenge kelimesinden hoşlanmadığımı fark ettim." dedim Uzay'ı alıp öpmeye başlamadan önce.

"Ama yengesin, alış." dedi ve gülerek uzaklaştı bizden.

O lavaboya giderken biz de aşağıya indik. Yemekler hazırlanmıştı. Berat annesiyle bir mevzu hakkında tartışıyordu hararetli bir şekilde. Biz sessizce koltuğa oturduğumuzda onlar da tartışmayı bırakmışlardı.

Akşam sorunsuz geçerken hayatlarımız, çocuklar ve konuların açtığı başka başka konulardan konuştuk. Berat biraz daha büyümüş gelmişti gözüme, sanırım artık ergenliğe doğru emin adımlarla ilerliyordu. Belki sorunları vardı ama yine de kardeşi ile olan ilişkisi beni mutlu etmişti, beraber oynuyorlar, kardeş olduklarını vurgular şekilde iç içe geçmiş ve özelleştirilmiş davranışları vardı. Abisinin her hareketine coşkuyla cevap veriyor, onunla oynarken ayrı bir keyif alıyordu Uzay.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin