Bölüm 59

536 32 9
                                    

Afitap

Asaf birkaç gündür modu düşük geziyordu ve maalesef ben bunun sebebini biliyordum. Alnımı duvara vurma isteğimi geri çevirip yemeğimi yapmaya devam ettim. Asaf yanımda salata malzemelerini doğruyordu dalgınca. Defalarca kez yapmasını istemediğimi söylesem de dinlememiş ve yapmaya devam ediyordu.

Ocağın altını kapatıp "Ben alayım artık. Sote de hazır." dedim. O ise dediğimi bir yerlerine takmayıp işlemine devam etti.

Dikkatini çekmek için "Asaf..." dedim yanına gidip. Hâlâ tepki alamayınca istemeyerek de olsa elimi omzuna koymuştum ki sıçradı. "Siktir!" diyip kesme tahtasına baktı. O tarafa baktığımda parmağını kestiğini gördüm.

"Bir kere beni dinlesen keşke be adam..." Hemen kağıt peçeteye uzanıp bir parça aldım ve parmağının etrafına sardım. "Gel şuraya." diye tutarak mutfak eviyesine getirip suyun altına tuttum parmağını ve tekrardan yeni bir peçete ile sardım. "Sen tut şunu, şuralarda bant olacaktı."

"Gerek yok, güzelim. Altı üstü kesik."

"Dua et, altı üstü kesik." diyip aramaya devam ettim. Bulduğumda hemen parçalarını çöpe atıp parmağını sardım. "Arada belki benim sözlerimi dinlersin ha?"

"Asıl sen benim sözümü dinlesen böyle olmayacaktı."

Ellerimi belime koydum. "Ne sözünü dinlememişim yine?"

"Çocuklarımız konusunda bana arka çıkabilirsin mesela! İttifak yapıp üstesinden gelebiliriz."

Geldiğimiz noktaya inanamıyordum. Gözlerim şaşkınlıktan büyürken "Asaf," dedim. "Bu bir savaş değil, çocuklarımız düşmanlarımız değil. Onları tabii ki kısıtlamayacağız. Gerekirse anneleri olarak senin karşında duracağım."

"Afitap, gerçekten sana inanamıyorum. Nasıl yapabilirsin bunu?" Allah aşkına, ne yapıyordum ben? "Kızımız gelse, elin iti serserisi ile... Ne yapacaksın? 'Al bu bizim kızımız, n'aparsan yap!' mı diyeceksin?"

"Asafçım," Belli ki beynini kullanabildiği zaman diliminde değildik. O hâlde sakin olup durumu açıklaması gereken de bendim. "Öncelikle, o bizim kızımız, bir eşya değil; kimse alıp satamaz. Ve ikincisi, onu uyarmaktan, kötü olduğunu biliyorsak bunu kızımıza söyleyip tavsiye vermekten fazlasını yapamayız."

Gözlerinden ateş çıkarken horoz gibi tüylerini kabarttı sanki, bir anda daha da büyüdü. "Ne demek yapamayız? Her şeyi yaparım!"

"Yapamazsın." dedim yumuşak olmaya çalışarak.

"Afitap, kızımız elin serserisi ile birlikte olacağını söylediğinde öylece izleyecek miyiz? İzlemem!" Elini saçından geçirdi sinirle. "Cibilliyetini siktiğim!"

"Asaf, hatırlıyor musun, arkadaşların geldiğinde seninle kurabiye yapmıştık."

Elleri hâlâ kafasındayken yandan bana baktı hayretle. "Ne alaka şimdi?"

"Çok alaka. Hani sen çok uğraştırdığı için çiğ köfte gibi yapmak istemiştin de fazla sıktığın için parmaklarının arasından kaçıp parçalanmışlardı." Demek istediğimi anlıyor olacak ki elleri gevşedi ve hayalet görmüş bakışı, normale dönmeye başladı. "Eğer biz de çocuklarımızı, onlara istediğimiz şekli vermeye çalışırken çok sıkarsak elimizden kaçarlar, parçalanırlar. Bizim üzerimize düşen onları iyi eğitip yetiştirmek, arkadaşlarını iyi seçme becerisini kazandırmak. Böylece iyi birer insan olabilirler ama her insan gibi, onlar da hata yapacak, yanlış yapacaklar. Bizim de yaptığımız gibi... Düştüklerinde bizden yardım isteyebilsinler... Biz düştüklerini görüp yardım edebilelim."

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin