Bölüm 24

830 37 4
                                    

Afitap

"Ellerine sağlık, kızım. Her şey çok güzel olmuş."

"Afiyet olsun, efendim." dedikten sonra masadakileri içeriye taşımaya başladık Asaf ile birlikte. Ablasını da çağırmak istesem de ilk defa böyle bir misafir ağırladığım için yapabileceğimden emin olamadığımdan çağırmamayı yeğlemiştim.

"Sana yardımcı tutmamızı söylemiştim." diyen Asaf'a göz devirdim.

"Yardım etmek istemiyorsan git." deyip tabakları dizmeye devam ettim.

"Çok yorgunsun, ondan dedim." Beni düşünüyor olması hoşuma gittiğinden tebessüm edip "Bir günlükten bir şey olmaz." dedim.

Her şeyi hazırlayıp içeriye geçtiğimde sarmaş dolaş, üçlü koltukta oturan çift duruşlarını dikleştirip bize tebessüm ettiler.

"Babanlar nasıl, kızım?"

"Keyifleri yerinde duruyor. Bir sıkıntıları yok şükür.”

Biraz muhabbet ettikten sonra olan çayı ve tatlıları getirmek için mutfaga geçtim. Çayları getirdiğimi gören Asaf mutfağa gitmiş, elinde tabaklarla geri gelmişti. Tecrübesizliğine rağmen dördünü birden getirebilmesi hayrete düşürse de belli etmeden oturdum yerime.

“Sana yasak, yasak! Yeme şunu!” Alparslan Bey'in elindeki tabağı alıp önlerindeki sehpaya koydu.

“Hatun, ne olacak şuncağızcık şeyden?”

“Hep böyle diyorsun, Alparslan. Çocuk yok senin karşında.”

İkisi de konuşmayı kesince konuşmakta bir sıkıntı görmedim. “Sorun nedir?”

“Sorun senin bu pimpirikli kayınvaliden.”

“Hayır, kızım. Sorun bu yediğine, içtiğine dikkat etmeyen, yaşlı ve huysuz kayınpederin.” İkilinin bu ‘huysuz’ hâlleri çok tatlı olmasına rağmen gülerek tüm topları üzerime çekmek istemediğimden anladığımı belirtir şekilde başımı salladım.

“Babamın kalbi ve şekeri var da.”

“Anladım. Ben size başka bir şey getireyim o zaman. Kendim için yapmıştım, bunların yerini tutmaz ama en azından biz yerken siz de öyle bakmazsınız.”

Alparslan Bey itiraz edecek gibi olsa da Narin Hanım, elini adamın bacağına koyup susturdu. “İyi olur, kızım. Belki çenesi susar bu yaşlı bunağın.”

“Yaşlı bunakmış! Ben yirmilik delikanlılara taş çıkartırım be!” diye isyan ederken ben çoktan mutfağa girmiş, dolaptaki hafif tatlıyı çıkarmıştım. Bunu sağlıklı yaşayıp ama aynı zamanda tatlı da yemek isteyen insanlar için önermişlerdi. Buna benzer bir sürü tarif denesem de bence hiçbiri bunun kadar güzel olmuyordu, tabii diğer tatlıların da yerini tutmuyordu ama yerken diğerleri kadar küfür edilecek bir şey değildi.

Asaf önüme tabak koyunca irkildim. Onun ne zaman geldiğini fark etmemiştim bile. Tabağın içine koyduktan sonra çatal da koyup mutfaktan çıktı.

İşlerimi bitirip de içeriye geçtiğimde Alparslan Bey'in tatlıyı yediğini gördüm. “Beğendiniz mi?”

“İtiraf etmeliyim ki beklediğim kadar kötü değil. Yenilebiliyor.” Onun söylediklerine hepimiz gülerken biraz daha sohbet etmiş, Narin Hanım bir tanıdığı ile ilgili dert yanmış, bununla ilgili tavsiye vermiştim.

♀♀

“Teşekkür ederim.”

Kremimi sürmeyi bitirip Asaf'a döndüm. Yatak başlığına yaslanmış, bir kolunu başının altına koyduğundan pazuları kendini daha bir ortaya serer olmuştu. “Niçin?”

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin