Bu bölüm, daha önce hayatında bir kez bile silah görmemiş ama uğruna aşkından geberdiği herifin elinde silah gördüğünde bunu havalı bulan, havalı bulmasa bile çatışmasını doğal karşılayan, garipsemeyen iyilik timsali watty kızlarına tepki olarak yazılmıştır.
Afitap
Elindeki, gözlerimi büyütürken o bana bakmıyordu. Öfkesi odayı kaplarken üzerimdeki tek bakış kadın korumaya aitti.
Ben... Böyle bir manzaranın varlığından bihaber yaşıyordum. Şimdi ise manzaranın önemli bir parçasını teşkil ediyordum.
Kağıt üzerinde evli olduğum adam elinde silah tutuyordu ve ben bu adamla aylardır aynı yataktaydım. Silahı kavrayan elleri, bana temas etmişti.
Şakağıma yapılan baskı artınca düşüncelerimden sıyrıldım. Beni de kendiyle beraber sürükledi pencereye doğru.
“Dur!” Asaf'ın ikazı onu durdurmaya yetmedi ve saniyeler sonra bir silah sesi doldurdu odayı. Gözümü kapatıp titremeye başlarken ikincisi de duyuldu ve üçüncüsü de...
Ben titreme dışında hiçbir şey hissetmiyor, gözlerimi aralamaktan korkuyordum.
Bir an boşlukta kaldığımı hissettim. Beni saran yılan boğazımı terk etmişti.
“Alın bu piçi.” diyen Asaf'ın sesi ulaştı kulağıma ve bedenim sarıldı. “Geçti, güzelim.” Sesi deminkinin aksine yumuşak ve inanması güç bir biçimde şefkat doluydu. İçimde çağlamayı bekleyen sular varken hepsinin önüne ket vurdum ve geriye doğru bir adım attım. “Bana dokunma.”
Sırtımdaki el durdu ama odanın içindeki sesler hâlâ devam ediyordu. “Bana dokunma!” dedim daha sert bir üslupla ve gözlerimi açtım. “Silah tutan ellerini üzerimden çek.” Nefesim göğsümü şişiriyorken dediklerim beni de şaşırtmıyor değildi ama o silahın şaka amaçlı veya bir anda saldırı sırasında elinde olmadığını biliyordum. Bu, aldığım nefese rağmen göğsümü daraltıyordu.
Yanağıma yollanan elinin havada asılı kalmasını sağladım. Gözlerini kapadı. Keşke gözlerimizi kapatmamız işe yarasaydı ama öyle yürümüyordu işler.
“Güzelim...” Bana böyle seslenmesini istemiyordum o an için. “Şimdi buradan gidelim. Sonra konuşalım. Yürüyebilecek misin?”
Kapıya doğru yürümeye başladım, yere bakmadan, geriye bakmadan. Oradaki manzarayı görebilecek, kaldırabilecek psikolojide değildim. Titreyen bacaklarımın işimi zorlaştırmasına rağmen odayı gerimde bırakabilmiştim.
“Bunları giy.” dedi Asaf. Ona döndüğümde kıyafet getirdiğini gördüm. Bornozumu çıkarmak bana da iyi geleceği için bir odaya girmeye karar verdim fakat ileride gördüğüm manzara dumura uğrattı beni. İki adam yerde yatıyordu ve kan içindeydiler. Göz bebeği böyle bir durumda titrer mi, bilmiyordum ama ben onun bile titrediğini hissettim.
Hayatımda ilk kez ceset görüyordum ve bu, yaşadığım evdeydi.
Belki sadece bayılmışlardı ama şu an için kana öyle odaklıydım ki benim için cesetten öte değillerdi.
İlk kapıdan içeri girdim. Hücum eden yaşları geri püskürttüm. Burun deliklerim genişleyip hamleme itiraz etse de direndim. Ellerim ve bacaklarım titrerken ayakta kot giymek zor olduğu için koltuğa oturdum. İç çamaşırı olmaması bile rahatsız etmedi o an beni. Kotun üstüne bir de tişört giydiğimde oturdum sessizce.
Odamın muhtemel manzarası gözlerimin önüne gelmeye çalıştığında kafamı deli gibi sallamaya başladım. Tüm bunları yaşıyor olmak fazlasıyla can sıkıcı ve kahrediciydi. Ölüm makinesinin sürekli dibimde olduğunu, iliklerime kadar ilk bugün hissetmiştim ve bazıları her gün bunu yaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duvar
RomanceŞımarık, kendi istediği gibi yaşayan, bencil ama bir o kadar düşünceli bir kadın olan Afitap Soytürk, vicdan yükünün ağırlığıyla kabul ettiği evliliğinde güçlü kalmak için elinden geleni yapmaya çalışacak. Umduğu ve bulduğu çok farklı olan Yusuf Al...