Bölüm 29

782 40 1
                                    

Yusuf Ali Asaf

Kapıyı sertçe açtığımda yaptığımın uygun olup olmadığı sikimde değildi. Bu kadın, sınırını çoktan aşmışken benim tüm sınırları sikip atmam bile yanlış olmamalıydı.

“Ne yaptığı-” Beni görünce bakışları ve ses tonu değişti. Şaşkınlığını anlayabilirdim ama ne yapacağımı bilmiyordum. “Asaf?”

“Herkes çıksın!” diye bağırma gereksinimi duymadan sadece sert bir şekilde konuştuğumda insanlar odayı terk etmeye başladılar.

“Bir sorun mu var? Geç otur.” diyip bir sandalyeyi işaret ettiğinde “Sorun mu? Soruyor musun?” dedim gözlerimi kısarak.

“Anlamıyorum seni, Asaf. Açık konuşursan daha iyi iletişime geçebiliriz.”

Oturduğu sandalyeye doğru indirdim üst vücudumu, gözlerinden ayrılmayan gözlerim beni süzdüğünü görünce rahatsız olsam da tehditkâr bakışlarımı çekmedim. “Sen benim karıma hangi cüretle o lafları edebildin?” Sinirim, tüm duygularımı egemenliği altına alırken burayı yakıp yıkmak istiyordum.

“Gerçekten nasıl da hemen alışmışsınız birbirinize!” İmasını tek sefere mahsus görmezden geldim.

“Biz seni ilgilendirmeyiz, Eda. Eğer ki karımla ilgili herhangi bir laf ettiğini, onu üzdüğünü, üzülmesine vesile olduğunu duyarsam bu anları mumla aratırım sana. Duydun mu?” İlk cümlemi sert, gürültülü ve aceleci söylemiş olsam da son cümlem yüz ifademin zıttıydı.

Odayı terk ettiğimde korumalar güvenlik görevlerini bırakıp peşimden geldiler. Biri asansörü çağırırken ben de tam ortada asansörü bekliyordum.

Şirketteki işlerimi halledip Afitap'ı almaya gittim. Onca zamandır birlikteydik ama adam akıllı yemeğe bile çıkarmamıştım. Bunu telafi etsem iyi olurdu.

Arabamı park edip dışarı çıktım. Mesaisinin bitmesine az bir şey kalmıştı. Arabaya yaslanıp tekerleğe koydum ayağımın birini. Telefonumdan maillere bakarken “Asaf?” diyen sesi duydum. Afitap şaşkınca bana bakıyor, çantasını elinde tutuyordu.

“Afitap?” dedim tebessüm ederek.

“Ne işin var burada?” Yanıma kadar geldi ben arkadaki adamı fark ettiğimde.

“Seni almaya geldim, niye bu kadar şaşırdın?” Yerimden milim oynamadan Afitap'ı belinden tutup kendime çektim. Topuklu ayakkabısının burnu tekerleğe değmişti. Gözleri büyürken “Ne yapıyorsun?” diye sordu.

Sorusunu hiç takmadan elimi okşarmış gibi yaparak yanağına koydum, bir kısmı baş kısmına temas ederken. “Arkandaki adam kim?”

Tahmin ettiğim gibi arkasını dönmeye çalıştığında elimi çekmedim. “Arkanı dönme.”

“Nasıl biri?” dedi başını belli belirsiz uzaklaştırıp bedenini bana yaklaştırarak. Elimin beliyle teması kesildiğinde bu yaptığımdan hoşlanmadığını anladım. “Benden uzun mu?”

Kısaca göz attım. “Evet.”

“Bizim müdür.”

Bu kadar genç müdür mü olurdu? “Müdür olmak için fazla genç.”

Gözlerini devirdi. “Sen de CEO'sun, Asaf. Tam anlamıyla 30 da değilsin.”

“Ama ben babamın şirketindeyim.”

“Belki o da babasının iş yerindedir.” Bu da olabilirdi pek tabii. “Gidelim, elin adamlarının gıybetini yapacağımıza."

Bacak aramdan çıkıp arkasını döndüğünde adam da bize doğru geliyordu ve anladığım kadarıyla Afitap'la göz göze gelmişti.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin