Bölüm 40

682 34 13
                                    

Yusuf Ali Asaf

Bir kerecik sözümü dinlediği zaman olacak mıydı acaba bu kadının? Ben onu düşünürken onun kendisini hiç düşünmemesi ayrıca ilginçti. Ama şimdi de susacaktım, hep olduğu gibi.

Ufuk'ta geçirdiğimiz zaman diliminden sonra Afitap'ın durumu çok iyi sayılmazdı. Yıldız ile vakit geçirmek ona hem iyi geliyor hem de üzüyordu. Bunu hepimiz görebiliyorduk kolayca. Şu anlık elimizde bir ilaç yoktu bunu iyileştirebilecek. Ayrıca mahkeme gününden beri sebebini tahmin ettiğim bir soğukluk girmişti aramıza, aramız gözle görülür bir şekilde açılmıştı. Sanki Afitap'la tekrardan başa dönüyorduk.

Ofladım.

Bu sorun, ciddi manada sinirimi bozuyordu. Ben çabaladıkça sanki her şey geri tepiyor, aksi güçte hareket ediyordu ve bu, beni tüketiyordu. Güçlü bir akıntının olduğu nehirde ters yönde kürek çekiyormuş gibi hissettiriyordu.

Günlerimiz aynı soğukluğunda devam ederken bir toplantının ortasında geldi mesaj sesi. Özür dileyen minik bir mimikten sonra proje departmanındaki eleman anlatmaya devam etti ve ben de mesaja göz attım: Bankadan gelmişti. Afitap Hanım, bilmem kaçıncı uyarımı da dikkate almayıp yine bana para göndermişti.

Ağrıyan başımdan dolayı şakaklarımı ovdum. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar yorgun ve bitkin hissediyordum.

♂♂♂

Zile bastığımda öfke vücudumda çoktan yönetimi ele geçirmişti. Elim yanda yumruk olurken bir yandan da ayakkabımı çıkarmaya başladım. Afitap kapıyı açtığında acele ile içeri girdim. Vaziyetin farkındaydı o da ama belli ki nedenini bilmiyordu.

"Hoş geldin."

Lafı uzatmanın manası yoktu. "Hiç hoş bulmadım."

"Neye sinirlendin bu kadar?" Bir de soruyordu!

"Niye bana para gönderip duruyorsun, Afitap? Ben sana daha önce bu konuda konuşmamış mıydım?"

Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Ben de sana cevabımı vermiştim."

"Afitap, amacın ne? Beni çıldırtmaksa başarıyorsun!"

"Bu evde ikimiz de yaşıyoruz, Asaf. Her şeyi senin üzerine nasıl yıkabilirim?"

Sakinleşmek için geriye adım atıp derin birkaç nefes aldım. Ellerimle saçlarımı kavrarken sakin olmam gerektiğini hatırlatıyordum kendime ama maalesef ki hiçbiri etkili olmuyordu.

"Afitap! Senden çok daha fazla kazanıyorum. Senin vereceğin fatura parasına ihtiyacım yok. Kaldı ki biz evliyiz ve sen benim karımsın! Sen zorla benimle evlendirilmedin! İsteyerek veya gönülsüz, benimle evlenmeyi kabul ettin, bu senin tercihindi. Ben de gönül rızamla bu evliliğe imza attığımda tüm sorumluluğu aldım."

"Ama deniyoruz. Neticede sevgiliyken seninle aynı çatı altında kalacak, kalsam bile sana ödettirecek değildim. O yüzden burada da ortak olmalıyım." Elimi alnıma vurmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Yahu kadın, deniyor oluşumuz hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sen. Şu an. Benim. Karımsın!" Yüzüğümü gösterdim. "Bu yüzük burada olduğu, o cüzdanda karı koca olduğumuz yazdığı sürece, hakim 'Çiftin boşanmasına karar verilmiştir.' diyene kadar sen benim karımsın! Bunu kabullenmek bu kadar mı zor?"

Gözlerinde okuyabildiğim bir duygu yoktu fakat anladığım şey ise hâlâ yerimizde saydığımızdı.

Yutkundu. "Ben senin karın değilim." Histerik bir kahkaha attım. Baştan milim kıpırdayamamışız. Hızlı bir şekilde kravatımı gevşetip çıkardım. Boğuluyordum.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin