Bölüm 26

832 39 48
                                    

Afitap

Nefesimin sekteye uğraması ile uyandım. Her yanımı ter basmış, üzerimde tır varmış gibi hissediyordum. Başımı hafifçe eğdiğimde üstümdeki adamı gördüm, bir an korkmadım desem yalan olurdu kesinlikle. Nefes almam giderek zorlaşınca “Asaf...” diye seslendim. Gecenin bir yarısı ve etraf sessiz olduğu için sesimi yükseltmek istemiyordum.

“Hım...” diyip üzerime daha da yerleşince gözlerim açıldı ağırlığıyla. Ellerimi omzuna koyup dürttüm. “Asaf... Kalk... Nefes alamıyorum.” dedim zar zor. Kıpırdanıp vücudunun alt kısmını ve gövdesinin birazını üstümden çekince derin ve gerçekten rahat bir nefes aldım. O ise tamamen kalkmamış, kalkmadığı yetmiyormuş gibi kafasıyla kafamı ittirip boynuma yerleştirmişti kafasını. Uyanıkken yapsa o kafasını kırar, uykum olmasa bu hareketine kahkaha atardım; şimdi ise sadece tebessüm edip kolumun birini yastığın üstüne, diğerini ise omzuna uzattım. Pozisyonumun nasıl bozulduğu ve bu noktaya nasıl geldiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama gündüz de rahatça uyuyamamanın verdiği aksilikle yüzümü gömdüm saçlarına.

Mentollü şampuan kullanıyordu...

♀♀

Sabah alarmla uyandığımda her zamanki gibi tektim. Mutfağa gittiğimde sofrayı hazırlamış, elini siliyordu.

“Günaydın.”

“Günaydın, güzelim. Sen ye, ben çıkıyorum.”

“Yemeden mi?”

“İşim çıktı, güzelim. Bir hafta kadar yurtdışında olacak gibi gözüküyorum.”

O içeriye doğru yollanırken peşinden gittim. “Tatile gidemeyecek miyiz?”

Bir an arkasına dönüp baktı bana. Gözlerindeki ifadeyi anlayamasam da iç güdülerim bir şeyler fısıldamaktan geri durmuyordu. “Gideceğiz, güzelim. Buraya gelemezsem ben oradan geçerim, sen tek başına gelsen sorun olmaz, değil mi?”

Odaya girdiğimizde de devam ettim takibe. “Hayır.” Aslında olurdu ama bunu ona diyecek değildim.

Bana tekrar döndüğünde adımlarım durdu. Gözlerimin içine işleyen bakışları lazer gibi hissettiriyor, rahatsız ediyordu. “Halledebilirsem üç güne de gelebilirim, güzelim. Ben sadece sana ihtimalleri söylüyorum.”

“Tamam.” diyip giyeceklerini seçince oradan ayrılıp kahvaltı yaptım tek başıma. Her şeyi toplayıp makineye de gereklileri dizdiğimde kapıyı tıklayıp içeri girdim. Asaf son düğmelerini ilikliyordu ve ben rahatsız etmemek için bakışlarımı çektim.

“Adamlar sitenin içindeler, güzelim. Bir ihtiyacın olursa çekinmeden söyle. Numarası var zaten sende. Yolunda gitmediğini hissettiğin an söylüyorsun, yalnız duramam dersen annenlere veya annemlere gidebilir, bizimkileri çağırabilirsin.” Artık karşımdaydı. Gözlerinin içine alayla bakıp “Teşekkürler izin verdiğin için.”  dedim. Neydi, annemlere gitmek için izin isteyecek değildim. Aynı evde kaldığımız için birini çağıracağım vakit ondan izin almam gerektiğini ben de biliyordum ama bu kadarı da fazlaydı.

Derin bir nefes aldı, burun delikleri büyüdü. Bir de sinirleniyor! Hem suçlu hem güçlüydü. “Güzelim, ben onu mu diyorum? Sadece seçeneklerini hatırlatıyorum. Ayrıca tek olman benim de içime sinmez.”

“Senden önce tek başıma yaşıyordum ve peşimde adamlar yoktu.”

“O zaman hayatında ben de yoktum, Afitap!” Sesi ve bakışları öyle sertti ki deli gibi cevabı yapıştırmak istemiş ama kırılmaması için susmuştum.

DuvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin