"Yeniden bir araya gelen ekip üyeleri, bu sefer daha güçlülerdir. Savaş yakındır, ellerini çabuk tutmaları ve hazırlıkları bitirmeleri gerekmektedir."
(DİKKAT! Serinin ilk kitabından başlanması, senaryonun anlaşılması için önerilir.)
🂫
Karakterler:...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Jungkook'u getirmek biraz zor olacak. O yüzden bu bölümde biraz Rose'yi anlatacağım."
(ROSE OST: Kurt Hugo Schneider - Radioactive (Cover By Macy Kate))
[GIRIŞ]
Elinde bir bardak suyla genç kızın yattığı odaya girdikten sonra arkasından kapıyı kapatan Jimin'e baktı yorgun gözlerle Rose. İfadesizce bakmayı sürdürürken Jimin yanına doğru adımladı ve su bardağını dudaklarına yerleştirip su içmesini sağladıktan sonra bardağı yatağın kenarında duran ahşap masanın üzerine koydu ve sandalyesine oturdu bıkkınlıkla nefes vererek. "Daha iyi misin?"
Rose yavaşça yutkunarak başını salladı hafifçe. Jimin şaşkınlık dolu olmasına rağmen belli etmeyen bakışlarını sessizce üzerinde gezindirirken Rose de kendisine bakıyordu ifadesizce. Jimin başıyla reddetti. "Öldüğünü sanıyordum."
Rose duyduğu sözün verdiği anlık boşluğa düşme hissi ve üzüntüyle alt dudağını dişlerken Jimin konuştu. "Buradasın. Buna inanmak çok zor, bunca zaman boyunca öldüğüne inandıktan sonra seni canlı kanlı görmek..."
Rose gerçekten öldüğünü düşündüğü için Jimin'e çok kırgındı.
Yavaşça yerinde doğruldu ve fısıldayarak konuştu, mırıldanırmış gibi çıktı sesi pürüzlenmişcesine. "Ölmedim."
Jimin başıyla onayladı. "Tanrıya şükür ki..."
Rose ifadesiz ve buz misali bakışlarını üzerine ince bir battaniye örtülmüş bacaklarında dolaştırırken yeniden konuştu yutkunup. "Kurtulmaya çalıştım."
Jimin bakışlarını gözlerine çıkardı ve hafifçe kaş çattı. "Neden?" (Ne'yden anlamında kullanılmıştır.)
"Bir şey beni suyun içine çekmişti." Dedi Rose yine aynı tonlama ve aynı frekansla. "Bacaklarımı yakaladı."
Jimin şüpheyle bakarken kaşları çatık bir şekilde, Rose yutkundu yeniden. Gırtlağındaki ses telleri, hastanedeyken bir anda patlama yaşadığından frekansla yeniden birleşmişti ve aşırı hassaslardı şimdi. Rose her konuştuğunda damağı kuruyordu ve yutkunmak zorundaydı rahat konuşabilmek için. Boğazı da ağrıyordu bir yandan.
"Ne olduğunu biliyor musun?" Diye sordu Jimin. Rose başını salladı hafifçe, kendisine bakarken.
"Büyük bir ahtapot gibiydi." Dedi Rose. (2. Kitapta görsel bölümlerin birinde bir fotoğraf paylaşmıştım, kara güçlerden birine ait bir fotoğraf.)